Hiçbir şey bilmemek, en mutlu yaşamdır
Cumhuriyet tarihinden girip aşk hayatlarından çıkıyoruz. Aşk hayatlarından çıkıp ülkenin geldiği noktaya giriyoruz. Bu sefer girdiğimiz gibi çıkamıyoruz. Çünkü bu ülkeye girdiğin gibi çıkmak mümkün değil. Tıpkı annesinin karnından tertemiz bir sayfa gibi çıkıp mevcut sistem yüzünden karalanmadık yeri kalmayan, sistem tarafından karalandı diye sistem yerine kendi dışlanan bir çocuk gibi…
Hayatının en iyi ihtimalle bir döneminde sistem tarafından karalanan çocuklar olarak konuştuk, şikâyetlendik. Bu ülkede yaşayan neredeyse herkesin neden ailesiyle belli başlı problemi olduğunu, neden ailemizden kaçtığımızı sorguladık. Biz sorguladıkça B. Ağabey tiradını attı. Biz sorduk, o sitem etti. Biz üzüldük geçmişimize, o sinirlendi geleceğimize…
Bir ülkede neden herkesin ailesiyle, geçmişiyle bir problemi olurdu ki? Neden herkes annesinden, babasından ya da ikisinden de kaçardı? Nasıl kaçmasındı?
Sorduk tabi kendimize “nasıl kaçmayalım” diye. Çok uzakta değil birkaç sınır ötemizde üçümüzün de akranları bize kıyasla çok daha iyi şartlarda yaşıyordu. Annem bu yaşında hala kendi annesiyle değil, kendine ait boyu kadar küçük yüreği kadar büyük bir evde yaşıyor olmalıydı mesela. Emekli maaşıyla hayatını idame ettirebildiği için çalışmayıp kafelerden barlara atlayarak hayali olan romanı yazmalıydı. B. Ağabey çalıştığı sektöre benim yaşım kadar emek verdiği halde, asla çalışmak istemediği yaşlarda karın tokluğuna çalışmak yerine, kızıyla hayalini kurduğu dağ evinde kitaplar okumalıydı. “Şuradan beklediğim para gelse de borçlarımı kapatsam, sonra da çalışmaya devam ederim” diye düşünmek yerine, “bugün kızımı ülkenin, dünyanın hangi........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein