Bildiğimiz tek şey, yarının bugünden daha iyi olmayacağı…
Girdim konuya Filistin-İsrail meselesinden… Tabii ki bu dava hiçbir kesimin tekelinde değil, insanlık onuruyla, vicdanla ve özgürlükle ilgili bir mesele. Ancak Filistin davasının son zamanlarda çamaşır suyu kutularının, kola şişelerinin tokatlanması ile veya bir kafeteryaya girip “burada verdiğiniz her sipariş, Filistin’e bir mermi” gibi cümleler ile samimiyetsiz bir şekilde basite indirgenemeyecek bir dava olduğuyla devam ettim konuya. Türkiye solunun yıllar önce şu anki kesimin aksine çamaşır suyu tokatlayarak değil, etiyle kemiğiyle bu davayı benimseyip, savaştığını yazmaya çalıştım. Terimler havada uçuştu; emperyalizm, Siyonizm, sağcılar, solcular, 80 darbesi, falanlar, filanlar… Ama olmadı.
Yapamadım, bir halkın bu kadar zulme uğrarken bir o kadar görmezden gelinmesi, yapılan saldırılarda her gün yüzlerce insanın yitip gitmesi, bunlardan kurtulsalar bile açlıktan ölmesi duygusal düşünmeme, kendi kendime isyan etmeme engel olmadı. Bu kadar duygusal düşünürken sırtımı, belli başlı terimlere, tarihi eşiklere ya da siyasi analizlere yaslayıp bilmiş bilmiş yorumlar yapamadım. Sildim tüm yazdıklarımı, saldım dizginleyemediğim duygusallığımı ve öfkemi. Boş sayfaya bakıp tek bir şey düşündüm: nasıl yapabiliyoruz?
Gerçekten nasıl yapabiliyoruz? Bir halkın davasını benimsediğimizi söyleyip, zulme karşı çıkmak için bir filo ile onlara insani yardım götüren aktivistlerin arasında bulunuyoruz. Filonun organizatörleri özellikle bu hareketin, din, mezhep ya da........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein