Aslında tam da bu yüzden…
Bu ülkenin gündeminde boğulurken, herhangi bir şey yapmak için en son ana kadar durup zorunda kalarak yapmayı bekliyorum. Bu yazının başına oturduğumda da aynı şeyleri hissettim ve sanki orta yaş sendromu yaşayan biri gibi hissettiğim için kendimle kavga ettim. Bu satırları yazarken bile her cümlenin sonunda en az 3-5 dakika boş duvara bakıp yine kızıyorum kendime, bu kadar isteksiz, umutsuz, umursamaz ve sorumsuz olduğum için. Sanki vücudumun tüm organları birbiri ile kavga ediyor ortaya bir şey çıkaramayayım diye. Bu cümleyi yazdıktan sonra da beynim giriyor devreye “kendi suçunu neden bize atıyorsun?” diyor, sinirli sinirli. Bilmiyorum… Bu aralar çoğu şeyi bilmiyorum. Sanırım bu karmaşık duyguları yaşadığım için, yıllar sonra “Nietzche Ağladığında” kitabındaki bir cümleyi kurmaktan korkuyorum; “Bence, ben yirmi yaşımdan beri kırkımı yaşıyorum”.
Yakınlarım kızacak yine böyle mutsuz bir yazı yazdığım için ama yalan atamıyorum ne yapayım? Ne hissediyorsam o… Geçen günlerde okulumuzdaki gündemleri tartışmak için yaptığımız toplantının arasında bir arkadaş sordu “nasılsın, hayat nasıl gidiyor?” diye. Çok düşünmemi gerektirecek bir soru olmadığı için hemen cevapladım “kötü”. Çünkü ne hissediyorsam o… Bence biraz şaşırdı bunu duyduğunda, hepimiz alıştık çünkü bu soruya öylesine de olsa “iyi” , “normal” , “bir değişiklik yok” gibi cevaplar duymaya ve vermeye. Kötü cevabını alınca neden diye sordu ister istemez. Benim ve sevdiklerimin nefes alması........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein