menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tüm olasılıklar evreni

8 1
22.12.2025

Güzellikler ve mutlulukların yanı sıra, ev: “İnsanlar ve toplumla bir arada bulunduğumuz, onlarla iletişim ve etkileşim sağladığımız anları da kapsayan hayatımızda gerçekleşen tüm; olumsuzluk, kötülük, mutsuzluk ve bize ağır gelen, bizi yoran her şeyden kaçtığımız, fiziken ve daha çok da ruhen kendimizi koruma altına aldığımız yer, bir sığınaktır.” Eğer, çalışıyor veya okula gidiyorsanız, günün uykuda geçen kısmından kalan saatlerin önemli bir kısmını, evinizin dışında geçiriyorsunuz demektir. Dolayısıyla, o gün; iş yerinde, okulda, gün içerisinde bulunduğumuz bir başka mekanda, sokakta veya toplu taşımadaki diğer insanlarla olan temasımızdan bize kalanlarla dönüp; bedenen ve ruhen temizlendiğimiz, arındığımız, dinlendiğimiz, kendimizi dinlediğimiz, iyileştiğimiz, yeniden güdülendiğimiz, hepimiz için ortak anlamları olan bir alandır evlerimiz.

Bu kadar uzun uzadıya anlatıyorum çünkü özellikle de evlerimiz, sanki artık pek de öyle bize özel, mahrem kabul ettiğimiz, el ve göz değmesini istemediğimiz yerler değilmiş gibi görünüyor bugünlerde. Mobil cihazlar vasıtasıyla, üyesi olduğumuz birçok sosyal ağda denk geldiğimiz birçok videoda, hiç tanımadığımız insanların evlerine zorla misafir oluşumuz başka türlü açıklanamazdı yoksa. Hem de öyle yan komşunuzun evine misafir falan olmak da değil demek istediğim. Binlerce kilometre ötede, kimi zaman hiç bilmediğimiz bir kültürün, toplumun, haritadaki yerini hiç bilmediğimiz bir devletin hiç bilmediğimiz dilini konuşan, hiç tanımadığımız bir bireyinin ya da ailesinin konuğu olabiliyoruz bir anda. İşin tuhaf yanı, artık ne biz ne de onlar bunu yadırgar haldeyiz. Zira bunu, “artık çok normal bir durum” gibi değil de “bu hep normal bir durumdu” gibi algılar bir hale geldik daha çok. Öyle ki artık sadece evimizi değil; ailemizi, eşimizi, sevgilimizi, çocuklarımızı, odamızı, yatağımızı, ilişkilerimizi, saklı olması gereken özel anlarımızı, yani tüm özel hayatımızı paylaşmamak, neredeyse “anormal” olarak addedilmek üzere diyebiliriz, bugünkü geldiğimiz noktada.

Kişilerin gündelik hayatılarının akışını başkalarıyla paylaşmasının, geçmiş yıllarda hayatımıza giren “vlog / video blog”larla başladığını söyleyebiliriz. Yaşam tarzları bizimkiyle uyumlu, bizimle benzer veya yakın ekonomik ve sosyo- kültürel düzeyde olduğunu düşündüğümüz sosyal ağ figürlerinin kendi yaşamlardan merak uyandıran kesitleri içeren vlogları izlemenin, pek çok insan için zamanla bir alışkanlığa dönüştüğü de açıktır. Söz konusu video paylaşımlarına takipçiler tarafından verilen olumlu tepkiler, yine benzer sonuçlar doğuracak içerikler üretmelerine teşvik eden bir döngüyü yaratmıştır. Takip edilenle takipçi arasında, merakla başlayan, sonra güvene dayalı........

© İz Gazete