menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Tek 10 Kasım, o da sen gittiğinden

9 1
10.11.2025

Aile ve iş yaşamı ile bunların yarattığı yoğunluğun içerisinde kendini kaybeden, hatta belki de kendini henüz bulamadan girdiği bu girdabın dört bir yanına savrulan kimileri için bu yaşam, bir çırpıda yaşanan, gelip geçici bir deneyimdir. Bu koca kürenin dört bir yanında yaşayan insanların da bazıları için eminim ki durum böyledir.

Bugün, kimileri refah ve mutluluk içerisinde yaşarken kimileri de insanlık onuruna yakışmayacak koşullarda yaşamaya zorunda bırakılmaktadır. Bir yerinden diğerine ulaşımı bugünün teknolojisi ile çok kısa ve kolay olan dünyanın öteki ucunda yaşayan topluluklar, halklar, ve kültürleri hakkında her şeyi bilebildiğimiz bir zamanda bile, hala var olan; fakirlik, açlık, susuzluk, sağlıksız yaşam koşulları, eğitimsizlik ve mahrum kalınan diğer her şeyi açıklamak oldukça zordur. Bugün bile, bunca talana, yarın yokmuşçasına yapılan kaynak tüketimine rağmen dünyadaki herkese yetebilme gücüne sahip bu gezegende, birilerinin hala; ekonomik, siyasi ve askeri olarak sömürülüyor olması ne kadar adildir? Binlerce yıldır, farklı ırk ve devletler eliyle yürütülen hakim güç olma çabası, dünya üzerindeki pek çok insanın yaşamlarını; refah, huzur ve mutluluk içerisinde yaşamalarının önüne geçmenin yanı sıra özgürlüklerini de elinden almıştır.

Şüphesiz ki bir insanın özgür olması, onun oluşturduğu toplumun ve devletin özgür, yani bağımsız olmasıyla mümkündür. Kendi sınırları içerisindeki karar ve eylemlerini kendi (ülkesinin ve vatandaşlarının) amaç ve hedefleri doğrultusunda şekillendirmek ve uygulayabilmek, bir devleti bağımsız kılarken bunun devletin yönetim şekli ve yasalar aracılığıyla bireye indirgenmesi özgürlüğü sağlamaktadır. Bu yüzden, hiç kimse, yaşamının; birilerinin iki dudağının arasında şekillenmesini, itilip kakılmayı, hor görülmeyi, yaşamdan ve onun sunduğu tüm; hak, imkan ve zevklerden yalıtılarak köleleştirilmeyi onuruna yedirmeyecektir. Başı ile sonu arasındaki sürenin kısıtlı olduğu dışında, yaşamının ne zaman sonlanacağını bilmeyen hiç kimse, ömrünü herhangi bir sınırlandırma veya baskı altında sürdürmeyi istemeyecektir. Herhangi birinin diğerinden üstün olmadığını bilen hiç kimse özgürlüğünü bir; kişinin, topluluğun, felsefenin, inancın, devletin kendi, maddi ve manevi çıkarları için kısıtlamasına izin vermeyecektir.

Gözlerinin önünde işgal edilmek istenilen yurdunun; yüzlerce yılda birikmiş bir kin ve nefretle hesaplaşılmak istenilen kadim tarihinin; yeniden denenmeye çalışılsa da boyunduruk........

© İz Gazete