menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Efsaneler Dökülüyor Gülüşlerinden

14 0
19.11.2025

HAYATININ en büyük ikramı, şükrü en zor bahtı ve her daim talihi saydığı yâreni ile henüz gözleri birbirine değmemişti. Akşamın serinliğinde babasının isteği ile koyunlarını kardeşiyle beraber harmandan yukarıya doğru saldıklarında ilginç hayallere dalardı. Göğün derinliği ile akşamın karaya çalması arasında bir irtibat kurmaya çalışır koyunların boyunlarında asılı bulunan tongurdakların çıkardığı seslerin âhengine kaptırırdı kendisini.

Dalar giderdi.

Kardeşi harmanda buldukları adına çakmak taşı denilen o beyaz taşları eline alıp “Hadi abi ateş çıkartalım” demese bu hülyalardan ayılamazdı.

Gökte ışıldamaya başlayan yıldızlara inatlaşır bu taşları sertçe birbirine vurarak çıkardıkları kıvılcımlarla kafa tutarlardı. En zevk aldıkları ve asla usanmadıkları eğlenceleri buydu.

GENÇLİK dumanını başına doğru savurmaya başladığında köy okullarına yeni bir öğretmen gelmişti. Uzun boyluydu. Kaşları kavisliydi. Heybetle yürürdü. Saçları gür ve siyahtı. Bıyıklarında birkaç tel beyaza durmuştu. Uzaktan bakınca saygı ile korku arasında bir duygu oluştururdu. Ne zaman konuşmaya başlasa korku izale olur hürmet orada karar kılardı.

Seyda öğretmen Urfalıydı.

Okul saatleri dışında köyün delikanlıları haytalık yapmasın diye onlarla ilgilenmeye başlamış evinin bir odasını onlarla yakınlık kurabilmek için “Şark köşesi” hâline getirmişti. Odanın bir duvarı baştan başa kütüphaneydi. O kadar çok kitabı daha evvel bir arada görmediklerinden içlerinden “Acaba bunların hepsini okumuş mu?” suali geçerdi. Her gün eline birini alır sohbet sırasında oradan birkaç paragraf okuyarak dikkatlerini oraya........

© İstiklal