Gıda Arzındaki Küresel Riskler |
1-Gıda Krizleri
21. yüzyılın bir “krizler yüzyılı” olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kaynak 21. yüzyıla girerken ‘Y2K sendromu’ olarak bilinen bilgisayar sistemlerinin çökebileceği endişesinin yaşanacağını ancak bunun gerçekleşmediğini belirterek, Birleşmiş Milletler zirvesinde çizilen iyimser tablonun, 11 Eylül saldırılarıyla kısa sürede dağıldığını vurguladı.
Bu saldırının, küresel güvenlik algılarında ciddi bir kaymaya yol açtığını ve devletlerin kaynaklarını askeri harcamalara yönlendirdiğini ifade eden Prof. Dr. Kaynak, savunma harcamalarının 750 milyar dolardan 2,5 trilyon dolara çıktığını, petrol fiyatlarının rekor seviyelere ulaştığını ve bir korku atmosferinin oluştuğunu, aynı zamanda, İslam dünyasının “öteki” olarak konumlandırıldığını ve bunun bir düşman ihtiyacını karşıladığını kaydetti.
İkinci büyük krizin 2008-2009 ekonomik krizi olduğunu ve bu krizle birlikte devletin yeniden bir iktisadi aktör olarak sisteme dahil olduğunu belirten Prof. Dr. Kaynak, şirket CEO’larının devletler tarafından atanabilir hale geldiğini, üçüncü krizin ise pandemi olarak ortaya çıkan sağlık krizi olduğunu ve bu krizin devletin bireyler üzerindeki biyopolitik iktidarını sağlamlaştırdığını, aşı zorunluluğu, seyahat kısıtlamaları gibi uygulamalarla bireylerin yaşamlarının kontrol altına alındığını vurguladı.
2-Gıdanın politize edilmesi ve ticari yaptırımlar
Gıda meselesinin hayati önem taşıdığını ve anında politize edilebilecek bir konu haline gelmiştir. Ülkeler arası ilişkiler bozulduğunda gıda ürünlerinin bir yaptırım aracı olarak kullanılabilecektir. Senin domatesini almıyorum diyor mesela. Rusya'yla problem yaşıyorsun, ‘almıyorum’ diyor. ‘İçinde pestisit vardı’ gibi bir şey uyduruyor mesela…” diyerek, bu tür durumların temel sebebinin genellikle gerçekten........