Genç Osman’ın Şehadeti! Tecavüz Edildi Mi?

Osmanlı Tarihi içinde ilk defa bir padişah, kendi askeri tarafından şehit edilmişti.

21 Mayıs 1621’de Genç Osman, Lehistan içlerine düzenlenecek, Hotin Seferi için ordusu ile yola çıktı. 12 Temmuz’da Tuna Nehrinin sağ kıyısında yer alan İsakçı mevkiine geldi. Buradan ordu köprüyle karşı tarafa geçecek ve bir sayım yapılıp, bahşiş verilecekti. İşte ilk kırgınlık burada başladı. Genç Padişah, köprüden geçen yeniçerilere yarım akçe bahşiş verdi. Sefer için verilen bu ulufenin miktarının az oluşu, padişahın cimriliği diye söz edilmesine sebep oldu. Nitekim Yeniçeriler bu savaş sırasında da isteksiz vuruşmuş ve net bir zafer elde edilememişti. Bu durum, padişahla ocağın her geçen gün daha da arasının açılmasına neden oldu.

İstanbul’a geri döndükten sonra, ilişkiler daha da gerilmeye başladı. Bilhassa onu bu konuda kışkırtanlar arasında Darüssaade Ağası Süleyman Ağa ile hocası Ömer Efendi ve Bostancıbaşı Mehmed Ağa geliyordu. Genç Padişahı tebdil-i kıyafet gezdirirken meyhaneleri basıyorlar ve yakaladıkları yeniçerileri mahkûm ediyorlardı. Yakalananlardan bir kısmı denize atılırken, diğerleri de falakaya ve kürek cezasına gönderilmişti. Bunların aralarında ölümle cezalandırılanlar da oldu. Halbuki, yeniçerinin cezası kanun ve töre gereği yalnızca Ağa Kapısında verilmeliydi.

Çevresindeki devlet adamlarının etkisinde kalan Genç Osman, artık Ocağı kökten kaldırmak gibi çok tehlikeli bir fikri benimsedi. Kaldırılacak ocağın yerine Anadolu, Suriye ve Mısır Türklerinden oluşan yeni bir ordu kurulacaktı. Bütün bu düşünceleri dikkat çekmeden, sessizce faaliyete geçirmek için de hacca gitmeye niyet etti. Fakat buna Sadrazam Dilâver Paşa ve Şeyhülislam Esad Efendi, kendisinden önceki hiçbir padişahın hacca gitmediğini söyleyerek karşı çıktılar. Öte yandan hocası Ömer Efendi bunca şeye rağmen hacca gitmesini tavsiye ediyordu.

Hadiselerin yaşandığı bu sıralarda, 1o Mayıs 1622 gecesinde II. Osman Han etkisini ziyadesi ile hissedeceği bir rüya gördü.

Tahtında Kur’an tilaveti yapmaktayken, bir anda Resul-ü Ekrem Efendimizi gördü. Fahri Kâinat Efendimiz, kırgın ve kızgın bir ifadeyle yanına yaklaştı. Padişahın önünden önce Kur’an’ı, sonra da yanı başında bulunan zırhını almıştı. Bu defa Genç Padişah dehşete uğrayarak Peygamber Efendimizin ayaklarına kapanmak istemişse de başaramamıştı.

Rüyadan uyanır uyanmaz, hocası Ömer Efendi’yi çağırtıp ve rüyasını tabir ettirdi. Ömer Efendi ‘‘Hacca gitmekte tereddüt yaşadığınız için böyle olmuştur Sultanım. Rüyada yüz sürmek nasip olmadıysa bile mübarek Kabri Şeriflerine yüz sürmek nasip olur’’ dedi.

Fakat Sultan, bu tabirden tatmin olmayınca, bu defa devrin en önde gelen Alimlerinden Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretlerine tabir ettirilmesini istedi. Onun da cevabı: ‘‘Okumuş olduğunuz Kur’an Allah’ın hükmüdür ve ona uymak lazımdır. Başınızdaki zırh ise âlem-i vücuttur (vücut cübbesidir).........

© İstiklal