menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İçe Kapanık İnsanımızı Topluma Kazandırmak: Utançtan Umut Yaratarak

11 0
03.11.2025

Günümüz toplumunda, "içe kapanıklık" sadece utangaç bir kişilik özelliği olmanın ötesine geçmiş durumda. O, giderek yaygınlaşan bir sosyal krizin simgesi: Hikikomori olarak bilinen, bireylerin aylarca, hatta yıllarca evlerine, odalarına hapsoldukları bir izolasyon hali.

Türkiye'de de bu durum fenomen, gençler arasında sessiz bir salgın gibi yayılıyor. Aileler çaresizce kapıların ardındaki sevdiklerini beklerken, toplum ise bu "görünmez" bireyleri unutuyor. Peki, içe kapanık insanımızı topluma tekrar kazandırmak için ne yapmalıyız?

Bu köşe yazısında, psikolojik araştırmalara dayanarak bu soruya yanıt arayacağım.

Amacım, utanç döngüsünü kırıp umut dolu bir entegrasyon yol haritası çizmek. Zira, bu bireyler kayıp değil; sadece yardım bekleyen potansiyel zenginlik kaynaklarımız.

Hikikomori, ilk olarak 1980'lerde Japonya'da tanımlanan bir durum olsa da, küresel bir sorun haline geldi (Dong et al., 2022). En az altı ay süren sosyal çekilme, bireyin iş, okul veya sosyal ilişkilerden tamamen kopmasıyla karakterize. Odalarına kapanan gençler, temel ihtiyaçlarını bile ailelerinden karşılayarak hayatta kalıyor; gün ışığından kaçınıyor, geceyi internetin sanal dünyasında geçiriyorlar.

Türkiye'de, Erdem Psikiyatri'ye göre, sosyal izolasyon bireylerin becerilerini köreltiyor ve toplumdan kopuk bir hayata yol açıyor (Erdem Psikiyatri, 2024). Benzer şekilde, Evre Psikoterapi Merkezi'nin analizleri, bu çekilmenin dakiklik baskısı, verimlilik beklentisi ve sosyal sorumluluklardan kaçışla tetiklendiğini vurguluyor (Evre Psikoterapi, 2024). Pandemi sonrası bu oranlar patladı: Bir araştırmaya göre, COVID kısıtlamaları sırasında hikikomori benzeri semptomlar yaşayan bireylerde depresyon ve anksiyete 0 oranında arttı (Uchida et al., 2023).

Nedenleri karmaşık; bireysel travmalarla toplumsal baskılar iç içe. Psikolojik faktörler arasında, reddedilme korkusu, düşük öz şefkat ve stresle başa çıkmada vazgeçme eğilimi öne çıkıyor (Nonaka & Sakai, 2021). Japonya'da aile dinamiklerinin baskısı, Türkiye'de ise işsizlik, eğitim sisteminin rekabetçiliği ve sosyal medya illüzyonları tetikleyici. Nonaka ve Sakai'nin (2021) çalışması, enstrümantal destek arayışının düşük olmasının çekilmeyi $ oranında artırdığını gösteriyor.

Aileler, "tembellik" diye etiketleyerek utandırmaya çalışıyor, oysa bu, sorunu derinleştiriyor. Toplum olarak, içe kapanık bireyleri "başarısız" diye damgalıyoruz; oysa onlar, hiper-gerçek bir sanal dünyada hayatta........

© İstiklal