Güvenlik tarihi, insanlığın tehditleri nasıl algıladığı/tanımladığı ve bu algıya karşı nasıl sistemler ürettiğinin/geliştirdiğinin bir yansımasıdır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde temel bir basamak olan güvenlik, ilk olarak insanın mağarada kendine korunaklı bir alan inşa etmesiyle başladı. O mağaralardan bugünün akıllı şehirlerine uzanan süreçte; kılıç, ok ve yayla yürütülen mücadeleler yerini insansız hava araçlarına, otonom sistemlere ve muharebe sahasının giderek insansızlaştırıldığı yeni bir güvenlik konseptine bıraktı.

Bir dönem bu tarih tüfekle, mikropla ve çelikle yazılırken; bugün o tarih ileri teknolojik silah sistemleri, algoritmik karar mekânizmaları ve dili şekillendiren kavramlar üzerinden yeniden dizayn ediliyor. Türkiye’nin savunma sanayiinde eş zamanlı olarak yürüttüğü yerli silah üretimleri, insansız sistemlerde seri üretim hamleleri ve dijital-kavramsal farkındalık arayışı, güvenliğin artık yalnızca muharebe sahasını şekillendiren bir olgu olmadığını; zihinde, veride ve anlam katmanında da inşa edildiğini açıkça göstermektedir.

Silah: MKE’den Modern Makineli Tüfek (MMT) ve Sahada Süreklilik Doktrini!

Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) tarafından geliştirilen Modern Makineli Tüfek (MMT), klasik piyade silahı anlayışını aşan bütüncül bir güvenlik yaklaşımını temsil etmektedir. Toplamda 40 farklı zorlu NATO testinden başarıyla geçen ve 250 bin atımlık dayanıklılıkla kalifiye edilen MMT, yüksek ateş gücünden ziyade sahada kesintisiz operasyonel varlığı esas alan bir doktrinin ürünüdür.

Yerli mühimmatla tam uyumlu yapısı ve farklı iklim ile coğrafi koşullarda etkin şekilde çalışabilmesi sayesinde MMT, silah-lojistik-bakım zincirinin tek merkezden ve millî imkânlarla yönetilebildiğini göstermektedir. Tamamı yerli ve millî kabiliyetlerle tasarlanarak seri üretime hazır hâle getirilen MMT, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin/Mehmetçiğin sahadaki........

© İstiklal