​Küresel siyasetin ağırlık merkezinin Atlas Okyanusu’ndan Pasifik’e ve Avrasya’nın içlerine doğru kaydığı bir dönemde, tarihsel bir uyanışın kurumsal bir güç projeksiyonuna dönüşmesine tanıklık ediyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), artık sadece kültürel bir nostalji ya da dil birliği temelli bir platform değil, küresel güç mücadelesinin tam kalbinde, Batı ile Doğu arasında vazgeçilmez bir “jeostratejik köprü” olarak konumlanıyor.

Washington’da gerçekleşen üst düzey temaslar ve TDT Genel Sekreteri’nin Kongre koridorlarındaki varlığı, bu yapının artık sadece bölgesel bir aktör değil, Washington’dan Pekin’e kadar her başkentin ajandasında kritik bir madde haline geldiğini kanıtlamaktadır.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla başlayan bağımsızlık süreci, otuz yılı aşkın bir sürenin ardından 2009 Nahçıvan Anlaşması ile kurumsallaşmış ve bugün 2 trilyon dolara yaklaşan ekonomik büyüklüğü, 160 milyona dayanan nüfusu ve devasa enerji kaynaklarıyla küresel bir denge unsuru haline gelmiştir.

Bu yükselişin arkasında yatan temel dinamik, “Orta Koridor” olarak adlandırılan ve........

© İstiklal