İbadet, hidayet ve rahmet mevsimi
Bir Müslüman için, “ibadet” “hidayet” ve “rahmet” kavramları, birbiriyle bağlantılı olarak her zaman ve mekânda gündemdedir. Ama bu kavramların keyfiyetinin bir derya misali dalgalanıp coştuğu önemli zamanlar da vardır. Şüphesiz ki zamana ve mekâna bereket ve zenginlik veren, rahmeti sonsuz yüce Rabbimizdir.
İşte Üç Aylar da, böyle bir mevsimdir. İçinde Regaib, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin olduğu, kurtuluş fırsatları taşıyan bir mevsim…
Malumunuzdur ki insanların ve cinlerin yaratılış gayesi Allah’a kulluk ve ibadettir. (Zariyat: 56.) Tefsirler, ayette geçen “liyağbudun / Allah’a ibadet için” kelimesinin muhtevasına “liyağrifun / Allah’ı bilmek, tanımak için” manasını da katmışlardır.
Bu mana doğrudur. Zira Allah’ı tanıyıp bilmeden, ona marifet kesbetmeden, ibadet etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla burada “ibadet” ve “Marifetullah” yani Allah’ı bilme ve tanıma ilmi bütünleşmektedir. Allah’ı bilmek ve tanımak ise bütün İslam’ı içine alır.
Allah’ı bilmek ve tanımak ve ona kulluk etmek deyince, “zarurat-ı diniye” olan farz-ı ayın ilimler, daha geniş bir çerçevede ef’âl-i mükellefîn ve bize kulluğumuzu öğreten ilim ve amellerin tamamı anlaşılmalıdır.
Unutmayalım ki Allah’ı bilmek, tanımak ve ona ibadet etmek “yaratılış gayemiz”, İslam’ı en öz ve en vurucu şekilde ifade eden kelime-yi tevhid ya da kelime-yi şehadet de ezelî ve ebedî “davamız”dır.
Gerçek İslam, kelime-yi tevhidin muhtevasındadır. Gerçek iman ise bu yüce kelimenin kalbin derinliklerine kök salmasıdır. Kalp, vücudun payitahtı / başkentidir. Buna göre insanın kurtuluşu demek, kalbin salâhı demektir. O halde kalbin selim olmasına dikkat etmek şarttır. Bu hayatî noktaya Kuran’da da dikkat çekilmiştir:
“Ancak Allah’a........
© İstiklal
