Felakete Sürüklenen Gazze’de Yalancı Bahar

Trump’ın Gazze planı uygulamaya başlandı ve ilk etapta ateşkes imzalandı.

İsrail’de de Gazze’de de -farklı boyut ve muhtevada- kutlamalar var. Dünya kamuoyu da genel manada Trump planına destek veriyor ve süreci müspet karşılıyor.

Ama aysbergin / buzdağının görünmeyen büyük kütlesi henüz arkada duruyor. Asıl sorunlar bundan sonraki görüşmelerde ortaya çıkacak.

İsrail’in saldırılarının durdurulması, esir değişimi ve insani yardımların Gazze’ye girmesi şüphesiz ki çok önemli. Ama mesele sadece bunlardan ibaretmiş gibi bir hava estirilmesi doğru değil.

Trump planı 20 maddeden oluşuyor ve meselenin henüz gündeme gelmeyen çok tehlikeli boyutları var. Biz bunları da hesaba katarak geçen haftaki yazımızda “Trump Planı: Gazze’nin İdam Fermanı” demiştik. Basında estirilen havanın etkisinde kalarak bizim bu tespitimizi aşırı bulanlar olabilir. Ne demek istediğimiz, esir değişiminden hemen sonra başlayacak görüşmelerde daha iyi anlaşılacaktır.

Evet, bu planda yakın hedef olarak belirlenen rehinelerin kurtarılması maddesi bizi aldatmamalıdır. Çünkü Trump bu süreçte İsrail’den yana taraftır ve Hamas’ın elindeki rehinelerin İsrail’de Netanyahu’ya yönelik kuvvetli bir iç muhalefet oluşturduğunu bilmekte, bu muhalefeti bertaraf etmeyi kendine görev addetmektedir. Bir taşla iki kuş vurmak sadedinde bu vesileyle bir kahraman (!) olma ve Nobel Barış Ödülü alma hayali de kurmuştu ama umduğu gibi olmadı. Ödül başkasına verildi.

Evet, esir takasından sonraki görüşmeler safhasında Trump planının ne büyük bir vehamet ifade ettiği dünya kamuoyuna yansıyacak ve bu geçici barış havası, yerini zorlu müzakerelerin gerginliğine terk edecektir.

Yaşanacak sorunlardan bazılarına daha yakından bakalım:

I- Trump Planındaki Zorlu Meseleler

1- Gazze silahsızlandırılacak ve Hamas teslim alınacak.

Sadece bu iki şart bile planın İsrail lehine hazırlanıp yürürlüğe konduğunun delilidir. Nitekim Netanyahu da aynı paralelde şunları söylemiştir:

“Her yönden Hamas’ı ele geçiriyoruz. Sonra silahsızlanma olacak. Bu, kolay yoldan olacak. Olmazsa başka yollardan.”

Görülüyor ki Trump planı, İsrail’e iki yıldır savaşarak elde edemediği zaferi zahmetsiz bir şekilde sunmayı hedeflemektedir. İşte biz Trump planına bu sebeple Gazze’nin felaketi diyoruz.

2- Plan çerçevesinde Gazze’ye uluslararası bir barış gücünün yerleştirilmesi öngörülüyor. Bu güç, yönetimi Gazze polis teşkilatından devralacak. Ve idarenin zirvesinde Trump ve İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair olacak.

3- Peki neden Tony Blair, hiç düşündük mü? Bilenler bilir: Tony Blair geçmiş dönemlerde siyonizme en büyük katkıyı yapan liderlerden biridir. Onun isminin İsrail tarafından önerildiğine dair oldukça güçlü yorumlar yapılmaktadır. Keza Trump planı denen planın, aslında Trump’ın Yahudi damadı ve İsrail tarafından hazırlandığı da konuşulmaktadır.

4- Gazze’nin idaresinin Tony Blair başkanlığındaki bir güce bırakılmasının sonucu ne olur? Bu, açık ve net olarak seslendirilmese de “manda idaresi” demektir. Çünkü gelecek bu güç tarafsız olmayacak; İsrail’den yana olan ABD ve müttefiklerini temsil edecektir. İdareyi de İsrail’e vekâleten teslim alacaktır. Dolayısıyla Gazze hükmen İsrail’in idare ve himayesine girmiş olacaktır. Bu durum Gazze’de Osmanlı’dan sonra yaklaşık 22 yıl devam eden İngiliz mandasını hatırlatmaktadır ki, biz bunu geçen yazımızda da ifade etmiş idik. Bu seferkinin farkı, başrolde ABD’nin olmasıdır. Bunun manası, Trump’ın daha önce açıkladığı ve fakat muvaffak olamadığı sürgün senaryosunu terk ederek, B planını devreye koymuş olmasıdır.

5- Manda idaresinin hâkim olmasından sonra Gazze halkının karşılaşacağı felaketi tahmin etmek güç değildir. Planın 1. ve 18. maddelerinden Gazze’deki gerçek İslam’ın (karşı tarafa göre radikal İslamcılığın) kaldırılması için dinlerarası diyalog ve ılımlı İslam projelerinin devreye konacağı anlaşılmaktadır. Yönetim ve güvenlik yabancılara ait olacağından, Gazzeliler bu yöndeki uygulamalara direnemeyecektir. Neticede tam da İsrail’in ve batının istediği, adı İslam olan ve fakat içi boşaltılmış bir din anlayışı zuhur edecektir. Daha doğrusu istenen ve planlanan budur. Bu, Gazze halkının Siyonizme mahkûm edilmesi ve batı kültürüne uyum için zorlanması demektir. İşin başındaki esir takasının nümayişleriyle kamufle edilmeye çalışılsa da, anlaşılmaktadır ki Gazze ruhu, Gazze’deki İslami kimlik ve duruş imha edilmek istenmektedir.

Şimdi bir düşünelim: Soykırımda insanlar tek tek öldürülürken ruhları şahadet mertebesine ulaşıyordu. Ama bu plan tatbik edildiğinde, onları şehadete götüren ruh imha edilmiş olacak. İşte bu yüzden buna Gazze’nin idam fermanı diyoruz.

6- Yine düşünelim: Hamas yok, Kassam Tugayları yok, halk manda idaresi altında İslam dışı plan ve projelere teslim edilmiş. Bu, Gazze’nin idam fermanı değil de nedir?

Eğer denirse ki, Hamas bunu kabul etmez. Biz de öyle düşünüyoruz. Ama o zaman da İsrail soykırımı bıraktığı yerden devam ettirecek, Gazze ateşe verilecektir.

Eğer anlaşma Hamas’ın istediği hale gelecekse, buna İsrail, ABD ve batı ne der? Kabul etmeyecekleri açıktır. Ederlerse ne âlâ.

O zaman anlaşmayı sadece esir takasına indirgeyip bayram havası estirmek çok erken bir kutlama........

© İstiklal