Toprakta Don, Sınıfta Kriz
Sabahın ilk ışıklarıyla babamın yanına vardığımda, onu bahçede, elinde bir tas suyla fidelerin arasında dolaşırken buldum. Havada keskin bir soğuk vardı. Babam, her bir fidenin dibine suyunu adeta bir ritüel edasıyla döküyordu.
“Babacığım,” dedim, yanına yaklaşarak, “bu saatten sonra suyun faydası olur mu? Don vurmuş zaten…”
Babam, omzuna attığı hırkasını düzeltti ve bana tecrübeyle yoğrulmuş o bilge bakışlarını çevirdi:
“Oğul,” dedi, sesi sabah sessizliğinde yankılanarak, “don vurdu diye toprağı terk etmek olmaz. Bak,” diye eğildi, yaprakları buzla kaplı bir domates fidesini gösterdi. “Görürsün ki bu buz zırhı, aslında onu korur. Donma ısısını bitkinin canlı dokusundan uzakta, bu yüzeyde tutar. Sabah güneşi yavaş yavaş ısıtınca, bu eriyen su toprağa işler ve fidenin köklerini yeniden canlandırır. Mesele, pes etmeden doğru müdahaleyi yapabilmekte.”
O an, okulda yaşadığım bir olay aklıma geldi. Sınıfımın en neşeli çocuğu Zeynep, bir gün sınıfa girdiğinde adeta buz kesmişti. Gözleri bomboş, sesi titrek. Teneffüste öğrendim; en sevdiği kedisi Sempati sabaha karşı göçüp gitmişti. Yüreğine bir don vurmuştu. O an ne yapacağımı bilememiş, dersime devam etmekle yetinmiş ama içimden onun haline dokunmak istemiştim. Şimdi babamın sözleri........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein