Osmanlı’da Kardeş Katli Meselesi! |
Uzun yıllardır ülkemizde Osmanlı’da kardeş katli meselesi çok sıkça gündeme gelen bir mevzudur. Üstelik her defasında bu konu, ‘‘Osmanlı padişahları kardeşlerini katleden canî ruhlu insanlardı’’ şeklinde karalamalara da bir sebep olmuştur.
Halbuki bu sistemi ilk uygulayanlar Osmanlılar değildi. Misal, Türklerin büyük atası Oğuz Han, tek tanrı inancına sahip olduğu için babasını ve amcalarını da bu inanca davet etmiştir. Fakat onlar bu inancı kabul etmeyince, aralarında çıkan ihtilaftan dolayı Oğuz Han onları bertaraf etmiş ve başa öyle geçmiştir.
Büyük Hun İmparatoru olan Mete Han ise kardeşi ve üvey annesini öldürerek tahta çıkmıştır.
Büyük Selçuklu Devletinde Sultan Tuğrul Bey, kardeşi İbrahim Yınal Bey isyan ettiğinde onu öldürmek zorunda kalmıştır. Keza ondan sonra gelen Sultan Alparslan, amcasının oğlu Kutalmış ile Damgan yakınlarında taht için bir savaşa tutuşmuşlar ve bu savaşta Kutalmış ölmüştür.
Yine Sultan Mesut, I.Kılıç Arslan’ın oğlu Şahinşah’ı yaptıkları taht mücadelesi sonucunda gözlerine mil çektirerek cezalandırmış, ancak daha sonrasında gözleri tamamıyla kör olmadığı fark edilince öldürtmek mecburiyetinde kalmıştır.
Nitekim bu örneklerin sayısı ziyadesi ile çoğaltılabilir. Daha sonraki dönemlerde Anadolu Beyliklerinden olan Danişmendoğulları, Candaroğulları, Aydınoğulları gibi beylikler de de onlarca bu tarz vakalar vardı. Hatta Türk devletleri dışında Roma’da, Sasanilerde, Çin’de ve Abbasilerde de bu tarz veraset kavgaları vardı. Fakat nedense günümüzde bu konu tartışmaya açıldığında sanki bu sistemi veya bu nevi bir tahta geçme usulünü sadece Osmanlılar tercih etmiş gibi ortaya koyulmaktadır. Bu durum ise meselelere ne denli ideolojik ve hasmane yaklaştıklarının açık bir tezahürüdür. Halbuki objektif olunacak ve illa bir eleştiri yapılacaksa, diğer bütün devletlere de aynı tenkitleri yöneltmeleri gerekir.
Haricen Osmanlı Devleti, Kardeş Katli uygulamasını 6 asır boyunca uygulamamıştır. Bu sistem yalnızca I. Ahmed dönemine kadar uygulanmıştır. Daha sonraları ‘‘Ekber ve Erşed’’ sistemine geçilmiştir. Yani hanedanın en yetişmiş ve en olgun olan üyesi kimse o tahta geçirilmiştir. Böylece geriye kalan şehzadeler de, saraydaki şimşirlik denilen odada hapis hayatı sürerek hayatta kalmıştır. I. Ahmed dönemine gelinene kadar hanedan içinde tespit edilen toplamda 61 tane ölüm vakası vardır.
Genelde ise zannedilenin aksine kolay kolay isyan edilmedikçe de şehzadeler veya kardeşler öldürülmezdi. Örneğin I. Murad Han (Hüdavendigar), kardeşleri Halil ve İbrahim kendisine karşı ayaklanıp isyan ettikleri için öldürmüştür. Yine kendi oğlu Savcı’yı ise aynı sebepten dolayı gözlerine mil çekerek cezalandırmıştı.
Bunun dışında, Fetret döneminde de Çelebi Mehmed Han, kardeşleriyle anlaşarak Osmanlı topraklarını pay edip; kavgayı önlemek için mektuplar yazsa da fayda vermemiş ve baş kaldırdıkları için ortadan kaldırmak zorunda kalmıştı. Ankara Savaşında alınan bozgunun sonucunda zuhur eden bu Fetret Dönemi, Osmanlı Devleti için bir travma olmuştur.
Bundan dolayı Fatih Sultan Mehmed Han, ortaya koymuş olduğu kanunnamesinde:
“Ve her kimesneye ki evlâdumdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem için katl itmek münâsibdür. Ekser-i ulemâ dahî tecvîz itmişdür. Anunla âmil olalar.” diye madde koydurmuştur. Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, tahta namzet olan kimse, alemin müesses nizamı ve fitneyi önlemek amacıyla kardeşlerini ortadan kaldırabilirlerdi. Bu kanunu, Ulema sınıfı aralarında konuşmuşlar ve caizdir demişler.
Güncel bazı yazarlar, gazeteciler, sosyal medya fenomenleri bu konuyu gündeme getirirken böyle bir şeyin İslamiyet’te asla yeri olmadığını ve Kur’an’ı Kerim’de İnsanı öldürmenin çok büyük bir günah olduğunu söylemektedirler. Bu ise konu hakkında ne kadar ilmi seviyelerinin yetersiz olduğunu apaçık........