Yahya Sinvar’ın İbretlik Kararı: Kudüs Nasıl Kırmızı Çizgi Olur? |
Türkiye’de, nispeten uzunca bir süredir kulakların aşina olduğu bir cümle var: “Kudüs, kırmızı çizgimizdir.” Hatta seçimlerde dahî dile getirilen, halkın müslüman-muhafazakar kesimini ikna etme sürecinde azımsanmayacak derecede rol oynayan bir cümle… Bu cümle Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Elbette bu, kıymetli bir ‘söylem’dir. Doğal olarak bu söylemin, pratik alanda da aynı ‘kıymette’ temsil edilmesi beklenir. Zira söz, bir niyetin ve içteki durumun dışavurumudur. Bir söz, özellikle de bilinç tarafından sevk edilen bir zihin durumuyla ifade edilsiyse bunun pratik düzlemde de ‘aynı kıymetle’ davranışa dönüşmesi beklenir. O halde sorulması gereken şudur: Kudüs, nasıl bir duruş/amel tarzı ortaya koyarsak kırmızı çizgi olur? Gelin Yahya Sinvar’ın hayatından çarpıcı bir örnekle cevap verelim.
2008-2011 yılları arasında İşgal rejimi İsrail, Kassam Tugayları tarafından esir tutulan askeri Gilad Şalit’i kurtarmak için direniş hareketleriyle dolaylı müzakereler yürüttü. Bu müzakerelerin neticesinde taraflar 2010 yılı başlarında prensipte anlaştı. Birçoğu müebbet cezalı olan 500’e yakın Filistinli esir artık özgürlüğün eşiğindeydi. Fakat Hapishanedeki Esirler Heyeti Başsorumlusu Yahya Sinvar’dan bir itiraz geldi. Dedi ki “Kudüslü esirler serbest bırakılmazsa hiçbirimiz çıkmayacağız” Çıkmadı da. Anlaşma rafa kalktı. Yeniden müzakerelere dönüldü.
O günleri, Yahya Sinvar’ın hapishane arkadaşı ve dava yoldaşı aynı zamanda da olayın tanığı olan Câsir Bergûsî şöyle anlatıyor:
“(Hareket) prensipte onaylanan anlaşmayı esîrler heyetinin başkanı olduğu için........