Bütünlük Bilincini Kaybetmek |
İslam dünyası ülkelerinde, halklar, hamaset kültürü, kahramanlık ve fütuhat öyküleriyle aptallaştırıldıkları için, siyasal bilince bütünüyle yabancılaştılar, kendilerini yöneten iktidarların, Amerikan emperyalizmiyle iş birliği içerisinde bulunuyor olmasını varoluşsal bir mesele olarak görmediler, bir onur ve özgürlük meselesi olarak yorumlamadılar, yapısal edilgenliği, aşağılanmayı, nesneleştirilmeyi, teslimiyetçiliği bağımlılığı bir kader gibi yaşadılar, yaşamaya devam ediyorlar. Çok iğrenç çok aşağılık nesneleştirilmelere maruz kalan, bu nesneleştirilmelere katlanan, tahammül edebilen toplumlarımızın utanç verici bağımlılıkları bir kader gibi içselleştirmiş bulunmaları, tarihin dışında kalmayı da içselleştirdikleri anlamı taşır.
Yerli-milli-muhafazakar-sağcı-mistik bir hayat tarzı içerisinde, evrensel İslami dünya görüşünü, hayat tarzını temsil ve tecrübe etmek mümkün olmadığı için, İslam dünyası ulus-devletleri Haçlı emperyalizmine karşı mücadeleyi düşünmüyor, Haçlı emperyalizminin himaye ve dostuluğuna mazhar olabilmek için onur kırıcı tavizler vermeye devam ediyor. Hamaset/kahramanlık/fütuhat kültürünün bir hayat tarzına dönüştüğü toplumlarda, düşünce/tefekkür/felsefe/estetik çok büyük bir ilgisizliğe/kayıtsızlığa mahkum ediliyor. Toplumlarımıza hakim olan tekdüze bir zihniyet dünyası, kitlesel aidiyeti, bayağı popülizmleri kışkırttığı için, kitleler düşünmekten, tefekkür etmekten feragat edebiliyor. Günümüz Türkiyesinde, oportunist muhafazakarlık/dindarlık ve siyaset çok yoğun bir biçimde, güncel/pratik/pragmatik sorunlara kapandıgı için, varoluşsal eleştiriler yapamıyor, varoluşsal bir tavır/tarz/duruş ve tercih sahibi olamıyor. İçerisinde yaşadığımız toplum, eksiksiz bir şekilde demagoglar ve oportünistler toplumuna dönüştürüldüğü için, toplumsal düzeysizlikler, kültürel bayağılıklar derinleşiyor. Pragmatik meseleler, bir tahakküm patolojisi içerisinde, utanç verici nesneleştirmelere neden olabiliyor. İktidar çıkarları için icat edilen hukuki ve ahlaki ayrımcılıklar normalleşebiliyor.
Çok aziz ve mükerrem İslama musallat olan etnik-mezhepçi/mistik fanatizm, İslami bütünü, bütünlüğü hiç bir şekilde umursamıyor, bütünlük bilincine ihanet edebiliyor. Müslüman olmanın evrensel insan olmak olduğu gerçeği hiçbir şekilde dikkate alınmıyor. Toplumlarımız, otoriter popülizmin çıkmaz sokaklarında, resmi propagandacılığın manipülasyonlarıyla çıkışsızlığa sürükleniyor. Propagandacılığın nesneleri/aparatçikleri, tekdüzeliğin/birörnekliğin neden olduğu körlükleri sıradanlaştırıyor. "Beyaz Adamın misyonu" ideolojisini-ırkçılığını, ilahi bir takdir olarak algılayan, bu nedenle de, sömürgeciliği meşrulaştıran, şiddet/tahakküm/keyfilik temelinde varlığını sürdüren sömürgecilik-modernlik-uygarlık, Nazizm ve faşizmi üreterek, sözü geçen misyonun ilahi takdirle bir ilgisi olmadığını, bunun ideolojik bir propaganda söylemi olduğunu gösterdi. Sömürgecilik/modernlik ve uygarlık, bugün de, Filistin'de yaşandığı üzere, soykırım üreterek, insani bir insanlık tarihinin mümkün olmayacağanı ilan ediyor. Yeni bir insanlık yaklaşımını, insan haysiyetini ve tarihini İslami devrim ve direniş mücadeleleri oluşturuyor. Filistin-Gazze dayanışması, bugün, somut olarak, evrensel bir söyleme/dayanışmaya/direnişe ve bilince dönüşüyor. Modernlik/uygarlık/bilim-teknoloji, biütün bir yeryüzünü, korkunç bir çöle dönüştürürken, insani-ahlaki ilişkileri, adalet va hakkaniyet duygularını da çöle dönüştürüyor. Sağcı/muhafazakar körlük, evrensel eylem-dayanışma karşısında, büyük bir hissizlik-duyarsızlık ve kayıtsızlık sergiliyor.
Geçmişin, geleneğin, yerelliğin ve otoriter-oportünist iktidarların baskısı altında yaşayan toplumların, kültürlerin, bugünü ve geleceği dönüştürmeleri, inşa etmeleri beklenemez. Toplumlarımızda, evrensel bir dönüşüm için, etki ve yankı uyandırabilecek düşünürler, eylem adamları yetiştirmek bugün, hayati önemi olan bir konu haline gelmiştir. Bugün, düşünce/kültür/ilahiyat hayatı, İslami meşruiyet ve otorite kaybının nedenlerini bütün boyutlarıyla konuşmaya/tartışmaya cesaret edemiyor, bu konuda çok boyutlu sorgulamalar, çözümlemeler, hesaplaşmalar, yüzleşmeler yapılması gerektiğini idrak edemiyor. Bu nedenledir ki, seküler ontolojik/epistemolojik kavramsallaştırmaları, içerikleri işlevsiz kılamıyor.
İçerisinde yaşadığımız dönemde, toplumlarımız, entelektüel-ahlaki-ilkesel bir belirsizlik içerisinde yaşıyor. Bu belirsizlikler sebebiyle, toplumlarımızda yerli-milli-resmi-mistik retoriğin yirmi birinci yüzyıla ve insanlığa, İslami bütünlük bilincine söyleyebilecekleri anlamlı bir sözü yok.
Haçlı emperyalizminin, Filistin'e, Gazze'ye, Lübnan'a yünelik, çok yönlü, çok boyutlu, çok korkunç soykırım uygulamaları karşısında, direniş mücadelelerini utanç verici bir yalnızlığa terkederek, soykırımı destekleyen emperyalist dünyanın yanında yer alan, İslam dünyası ulus-devletlerinin, yüzyıllardır kitleleri kontrol etmek üzere kullanageldikleri, kitleler üzerinde uyuşturucu etkisi bırakan hamaset kültürünün içi boş, içeriksiz, işlevsiz bir aldatmacadan ibaret olduğu görüldü. Eski ve yeni Haçlı seferleri karşısında, hamasetin sefaleti bu ölçüde derin, bu ölçüde kapsamlı, bu ölçüde onur kırıcı olmamıştı. Direnisçi/devrimci ufkun/sorumluluğun/bilincin hiçbir etnik ve mezhepçi gelenekle sınırla olmadığı, Gazze ve Lübnan'da yaşanan direniş mücadeleleriyle kanıtlanmıştır. İslamın konusu eyy Türkler, eyy Araplar, eyy Farslar vb. değil, eyy insanlardır. İslam, bütün insanlıkla ilgilendiği, bütün insanlığa, ahlaki/insani/vicdani değerler/ilkeler kazandırmaya çalıştığı için, kendisine karşı düşmanlık beslemeyen, bütün halklara, insani bütünlüğün vazgeçilemez bir parçası olarak bakar. Medeniyetler/kültürler arası karşıtlıklar, düşmanlıklar, ötekileştirmeler, sömürgeciliği kolaylaştırmak, kalıcı ve etkili kılmak için icat edilen karşıtlıklardır.
İslam dünyası toplumları/kültürleri, ırkçı modernliğin, ırkçı uygarlığın, ırkça dünya sisteminin seküler değerlerini aşamamaları, içerisinde yaşadığımız durumun vahemetiyle yüzleşememeleri sebebiyle, rencide edici bir teslimiyetçilikle bütünleşmiş bulunuyor. Toplumlarımız, bugün, Türkiye örneğinde de görülebileceği üzere başlarına neler geldiğini farketmeyen romantik yanılsamalar, masallar dünyasında........