Soykırımın Güncel Fotoğrafı
İşgalci İsrail güçlerinin Filistin halkına karşı başlattığı Gazze merkezli “soykırım” 7 Ekim’den bu yana devam ediyor. İşgalci İsrail güçlerinin saldırılarında 14.000’i çocuk, 10.000’i kadın olmak üzere toplamda ölü sayısının 32.000’i geçtiği tahmin ediliyor. Süreç boyunca İsrail’in işlediği savaş suçları, yaşananların bir çatışmadan ziyade “savaş” ve “soykırım” olarak tanımlanmasına sebep oluyor.
Hastanelerin vurulmasından yasaklı fosfor bombasının kullanımına, esirlere işkence yapılmasından ateşkes sürecinde silahsız sivillerin hedef alınmasına kadar “uluslararası hukuka göre savaş suçu” olarak kabul edilebilecek her adım dünyanın gözleri önünde işgalci İsrail güçleri tarafından pişkin bir cesaretle atılmaya devam ediyor.
İktidarının en zor günlerini geçiren savaş suçlusu Netenyahu’nun siyasi kaderinin bu soykırımın uzamasına bağlı olduğunu söylemek fotoğrafın diğer yüzünü anlamlandırma noktasında önem arz edecektir. İsrail vatandaşlarından beklediği desteği tam anlamıyla alamayan ve esirler sebebiyle iç politikada günden güne zayıflayan Netenyahu, ontolojik bir “varlık” devamlılığı bilinciyle soykırımı sonlandırmaktan ziyade uzatarak, iktidarını sürdürmenin alternatif yollarını arıyor. Öte yandan İran ve Lübnan’ı da savaşa çekmenin hesaplarını yaparak Amerika’yı bir şekilde bölgede somut adımlar atmaya davet ediyor. Kriz halinin devamlılığıyla iktidarını ve kaderini eş tutan Netanyahu’nun hesap edemediği asıl husus ise; her toplum ve her inanç pratiğinden kalp ve vicdan sahibi milyonlarca farklı insanın, Filistin’e yönelik desteğini arttırarak sürdürüyor olduğu gerçeği.
Hollywood Hümanizmi, Akademi ve İsrail Lobisi
Siyonist medya kuruluşları, temel güçlerini İsrail lobisinin öncü düşünce kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinden alıyor. Bu kuruluşlar içinde öne çıkanlar arasında son günlerde isimlerini sıklıkla duyduğumuz American Israel Political Action Committee (AIPAC), Anti-Defamation League (ADL) ve Dünya Yahudi Kongresi (WJC) bulunuyor. Amerika’daki İsrail lobisinin medya ve yayınlar üzerindeki etkisini daha iyi ifade edebilmek için yakın geçmişten iki örnekle somut bir çerçeve çizelim:
Chicago Üniversitesi’nden John Mearsheimer ve Harvard Üniversitesi’nden Stephen Walt isimli iki Amerikalı akademisyen, 2007 yılında “İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası” adlı eserleri ile lobinin etkisini ortaya çıkarmaya yönelmişlerdi. Kitap, İsrail’in nükleer silahlara sahip olmasına rağmen ABD’nin bu işgalci ülkeye yönelik büyük askerî yardımını ele almıştı. Yılda 3 milyar dolar değerindeki bu yardım, ABD’nin toplam doğrudan yardım bütçesinin altıda birini oluşturarak, ABD’nin bu ilişkiden belirgin bir fayda elde etmediğini göstermişti.
Mearsheimer ve Walt, İsrail lobisinin etkinliğini, özellikle mali gücünü ve muhalif sesleri nasıl bastırabildiğini vurgulayarak, İsrail lobisinin ABD’nin dış politikasını etkileme amacına odaklanmışlardı. İki akademisyen, İsrail’in demokratik bir ülke olduğunu kabul etmelerine rağmen aynı zamanda bölgesel bir güç olarak sivillere karşı silah kullanma eğiliminde olduğunu iddia etmiş ve İsrail lobisinin, ABD’yi çıkarlarını desteklemeye ikna etmeye çalışan etkili bir aktör olduğunu belirtmişlerdi. Ancak, bu çıkarsama onları Yahudi düşmanlığı ile suçlanmaya ve akademik çevrede izole edilmeye götürdü. Siyonist lobi tarafından yayınlarına sınırlama getirildi ve medya baskısıyla açık hedef haline........