Doğan’ın “Uydurukça” Israrı

Hayatını ideallerine, yüksek ülkülerine, başka bir ifadeyle davasına adayan insanlar vardır. Bu uğurda gecesini gündüze katan, zaman zaman ailesini ve sevdiklerini ihmal eden, hatta çeşitli adli, idari ve içtimai tazyiklere maruz kalan ancak yolundan vazgeçmeyen, duruşundan ödün vermeyen şahsiyet sahibi kişilerdir bunlar. 11 Ağustos günü ebedî yurduna teşyi ettiğimiz D. Mehmet Doğan da bu isimlerden biridir.

Doğan; hayatı boyunca maarif, kültür gibi pek çok esaslı mesele üzerine kafa yorsa da onun temel ve öncelikli davası dil olmuştur. Dilin insan ve toplumun hayatındaki yerini iyi bilen Doğan için “ömrünü dil davasına adamıştır” dense yanlış olmaz. Yazdığı hemen her yazı, hazırladığı her sözlük, yayımladığı birçok kitap ondaki bu şuur, hassasiyet ve düşüncenin ürünüdür. Büyük Türkçe Sözlük’ün 1981 yılına rastlayan ilk baskısını sunarken dile getirdiği şu sözler, meselenin onun dünyasındaki yerini fevkalade güzel ortaya koyar: Dil, düşüncenin kendini idrak ettiği iklim, yeşerip boy attığı topraktır. Ana dili bir insan için öz evi, aile ocağıdır. Kişi bu ailede yaşar ve şahsiyet kazanır. Tarih ve kültürün belirlediği dil, düşüncenin ferdîlikten çıkarak cemiyetin malı olmasını sağlar.

Mehmet Doğan; geride hayırlı evlatlar, imrenilesi dostluklar, haseneler ve çok sayıda kitaptan oluşan bir külliyat bıraksa da onun daima hatırlanacak ve hayırla anılacak iki büyük (şah)eseri vardır: Türkiye Yazarlar Birliği ve (Doğan) Büyük Türkçe Sözlük. Yayımlandığı günden beri ülkemizde bu nadide sözlüğün girmediği ev, iş yeri, okul ve kütüphane yok gibidir. Yazarın kendi ifadesiyle “pösteki saymanın mahsulü” olan eser, belirli zamanlarda yapılan güncellemelerle 2020’de 26. baskıya ulaşmıştır. 40 seneyi aşkın bir zamandır kullanıcılarına dost, ışık ve rehber olmuştur.

Doğan’ın düşünce hayatının merkezinde dile dair başka mefhumlar da derin yer etmiştir. Bunlardan biri, belki de en başta geleni uydurukçadır. O, gerek sözlüğünde gerekse dil üzerine........

© İnsaniyet