Fotoğraf, Ankara Gölbaşı yakınlarında bir oluğu gösteriyor.Oluk kelimesini ilk kez köyde işittiğimi sanıyorum. Oluk suyun sürekli aktığı bir yeri gösteriyor ve çoğu zaman oluğun önünde hayvanların su içebilmesi için ince uzun ve elbette çeşitli büyüklüklerde bir yalak bulunuyor. Oysa çeşmenin suyu sürekli akmaz. Çeşmelerin gerektiği zaman açılan ve iş bitince kapatılan muslukları vardır.
Farsçada “çeşm” göz, “çeşme” pınar anlamına geliyor. Arapçada “ayn” sözcüğü hem göz anlamında hem pınar anlamında hem de “kendi(si)” anlamında kullanılıyor. Türkçede de göz, görme organı anlamında kullanıldığı gibi “göz” veya “göze” biçiminde suyun kaynağı anlamında da kullanılıyor. Üç dilin sözcükleri arasındaki bu yakınlık bana anlamlı ve dikkate değer göründü.
Bazı olukların suyu bol ve gür akar, şarıl şarıl akıyor deriz; bazı olukların suyu azdır, onların akışını betimlemek için “ciril ciril” dememiz gerekir.
Bu oluğun bağlı olduğu beton istinat duvarının üstünde gördüğüm iki cümle ilgimi çekti. Cümlelerin ikisi de büyük harflerle........