Hep Bir Eksik |
“Sıramıza kâğıtlar bırakıyor hocalar
Doldurun diyorlar aşağıdaki boşlukları
Her boşluğu isminle doldurmak geçiyor içimden
İçimdeki boşluğu doldurmak gibi bir şey”
Mehmet Şahin
Henüz denizler yaratılmamıştı, o yağmur damlası saçlarıma düştüğünde. Dizlerimin bağı, gözlerimin feri, nefesimin desibeli eksik kalıyor seni anlatmaya yeltenen şiire. Kanatlarımdan biri kayıp, sesimin debisi yetmiyor mavisini yitiren dağ çiçeklerine. Sen yüzünü dağlara dönünce bir denizin ortasına düşüyorum ansız. Kendimi o mavi suların girdabına bırakıyorum hesapsız, savunmasız. Katıksız, yavan ve hep bir eksik.
Mavi aramızdaki sırdı; gözlerin ki gözlerime en yakın gurbetti. Gittiğin diyar ne kadar uzak olabilir ki? Yanağımda soğudu rüzgâr, kar yağdıran her bir bakışın için. Dudağımdan çok duamda çiçek açtı, hüzün ince bir çizgi diye anıldı alnında aynısefa çiçeklerinin. Yalnız ölüler ağlayamaz, sen öğrettin bana bunu. D harfine tutunup denizi, G harfine tutunup geceyi sevmeyi de. “Ölüm ne ki ölü olana; solan fotoğrafların aslını aramasından başka” diyen şairin kim bilir kaç kelime daha eskimiştir heybesinde?
Gülüşü tenimde gül bitiren, teri çiy damlası emsal-i betül yitiğimdin. Bütün dillerde sevdim seni, dilbilimcilerin hiç bilmediği. Ellerin yaralı bir kırlangıcın elleri gibi. Ne kadar anlatsam da dinler ama hiç konuşmazdı ellerin. Hangi gülün izi kaldı yanağında da incindi bahçen? Sayamadım, kaç fırtınalı sabaha çıktım seninle, ömrüm sonu gelmeyen yenilgiler serisi.
‘Tuttum üşüyen elimi öbür elimle’ demiş ya şair. Yaralar bazen tek elle sarılır. Bu, yarayı saranın marifetinden çok yaranın maharetidir. Huzurumun huzurunu kaçıracak huzurdan kaçmayı denedim her seferinde. Hüzün vaat edilmiş topraklar gibi yüzüne çıktı yolum. Olsaydın, yine güneşin yüzünü güldürürdün biliyorum. İnsan severken sadece sever; sorgulamadan, yargılamadan, sair bütün şeylere kapatarak kendini. Göğsümde kanatılmış aşklar, kırık sitemler, göğümde kanatsız kuşlar var sadece şimdi.
Son kuşatmada düşleri........