Okulun ilk günüydü. O sene birinci sınıfları okutacaktım. Birbirinden güzel 25-30 civarında, her annenin biricik yavrusu emanetime verilmişti.
Bu biriciklerle hem kendim hem kendileri arasında ünsiyet kurabilme hem de onları okul ortamına hazırlama niyetiyle okul bahçesine çıkmıştık. Bahçede gezinecek, oyunlar oynayacak, şımarıklıklar yapacaktık…
Doğrusu yapıyorduk da. Herkes mutlu, benim için işler gayet yolunda gidiyordu. Ta ki Oğuzhan’ın başına o iş gelinceye kadar.
Oğuzhan gözümün önünde, sağ eliyle, bahçedeki dikili fidanları koruma amaçlı çekilen ağaç çite dayayarak ağaçların olduğu tarafa geçmek, atlamak istedi. Atladı, geçti de fakat düştüğü yerden kalkamadı bir türlü. Acılar içerisinde kıvranıyordu. Hepimizde tüm moraller sıfıra inmişti.
Hemen çitten karşı tarafa geçtim, kucaklayıp hassas bir şekilde kaldırdım Oğuzhan’ı. O anda bahçede gözüme ilişen daha üst sınıf iki öğrenciye, müdür yardımcısına gidip ambülans çağırmalarını söyledim. Hepimiz Oğuzhan’ın başında onunla birlikte acılar içerisindeydik.
Düşünebiliyor musunuz, okulun henüz ilk günü, okul bahçesine ambulans gelmiş, çocuklar alabildiğine şaşkın ve korku içinde… Sınıflarda olanlar pencerelerden bahçeye bakıyor ve siz o sınıfın öğretmenisiniz.
Çocukları müdür yardımcısına emanet edip, Oğuzhan’ı en yakın........© İnsaniyet