Ay Vakti Dergisi (Mart-Nisan 2024, 209. Sayısı) Üzerine

Değerli dostlar, derginin son sayfasını (s. 48) öncelemek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde, 80’li yıllarda “Kültürümüzün Kimliği” kitabıyla tanıdığımız, yarım yüzyıldır onlarca eser veren entelektüel ve yazar İhsan Işık vefat etmişti. Allah rahmet eylesin. Şeref Akbaba’nın “Velud Bir Kalem; İhsan Işık” yazısından şu satırlar bile İhsan Bey’i anlatmaya yeter, diye düşündüm:

İhsan Işık çok yönlü bir isim. (…) Edebiyatın farklı alanları, düşünce yazıları, peygamberimizin hayatı dahil, monografi…

Ve biyografi, sözlük, ansiklopedi türünden eserleri. Farklı alanlarda hazırladığı bu eserler bir ömre bedel. ‘Yazarlar Sözlüğü’ ile başlayan bu çalışmalar bir kurumun, onlarca yetkin ismin yapacağı bir çalışmadır ki, tek başına kültür dünyamıza kazandırmıştır.

Yazar biyografisi alanında yarım yüzyıla yakın bir süredir sabırla yürüttüğü çalışmalarının ana gövdesini 2006 yılında, 10 cilt halinde ‘Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi’ adıyla yayımladı. Daha sonra 11. cildi de çıkan bu eser, kendi alanında Türkiye tarihi boyunca yapılmış en kapsamlı çalışma olup, ek cilt çalışmalarıyla genişletilmektedir. (…)

Yiğit ölür, eseri kalır.

Hakkını teslim edelim. (…)”

Ay Vakti imzalı “Gündeme Dair…” önsöz yazısında ramazan, Doğu Türkistan, Gazze, seçimler, bilgi aktarımında sanal alem üzerine değini ve düşünceler işlenmiş:

“Elbette ki söz; anlatılanlar, yazılanlar değerini koruyor.

Değişen, araçlardır…

Bu noktada araçla amacı birbirine karıştırmamak lazım.

Her daim dediğimizi tekrar edelim: Nitelikli zaman, nitelikli okuma ve üretim…

Devam inşallah.”

Edebiyat sanatının ufku şiir.

Selami Şimşek, Ali Yaşar Bolat, Ferhat Öksüz, Mehmet Baş, Ziya Karatekin, Hüseyin Çolak, Osman Arslan, Ayşe Aydoğan, Mehmet Sertpolat şairlerimizin şiirleri yayımlanmış bu sayıda:

“alıştım gelmediğin her sisli güne hisli geceye

dağ değilim ki öyle dimdik durayım rüzgara fırtınaya

solacak elimde siyah beyaz fotoğrafı çocuk gülüşlerinin

(Çok Eğmişim Başımı Aşka’dan, Selami Şimşek)

oysa şimdi acıyorum çocuklara

her şeye sahipler;

kendilerine ait bir oda, ellerinde son model oyuncaklar,

vesair, vesair…

ama haberleri yok doğan güneşten

güllerden, mor menekşelerden

bir dostun o sımsıcak gülümsemesinden.

haberleri yok zamanın keskin bir ustura oluşundan

güvenin, en büyük servet oluşundan

sevginin, dünyayı katlanır kılışından.

(61. Sokak’tan, Ferhat Öksüz)

“Sustun ya,

Anıların üstünü bir kefen gibi örterek

Şimdi hangi rüzgârda dağılır saçların

Rüzgâr hangi şarkıyı söyleyerek geçer

Kaç ülke kurulur baktığın yerde

Bir hüznün ellerinden tutup gidersin

Ay ışığıyla yıkanır ellerin

Ellerin yorgun başaklar gibi düşer toprağa

(Kaç Güneş Tutulur Baktığın Yerde’den, Mehmet Baş)

“Uzanıp ışıltılı yıldızlarını topladığım göğümün rengi

Gittikçe daha da solan bir siyah gül

Küçüklüğümüzün ayak izleri yorgun ama

Güçlü, vakur bir tınıyla çarpıyor kalplerimiz.

Gazzeli kuşlarız biz, cennete kanat çırpan

Soluk, tozlu benizlerimizde bir kızıl iz

Gazzeli çocuklarız biz…”

(Gazzeli Kuşlar’dan, Ayşe Aydoğan)

Bu sayıda Mustafa Özçelik’in Gönül Dili, Salih Uçak’ın Vasatın Yükselişi, girişte sözünü ettiğim Şeref Akbaba’nın Velud Bir Kalem; İhsan Işık başlıklı deneme yazıları bekliyor okuru.

Sayın Özçelik, gönülde olanın kelâma dönüştüğünü belirterek insanlar arasında........

© İnsaniyet