Esad sonrası Suriye’de demokratikleşme kapısı hala kapalı
Esad rejiminin sona ermesi, Suriye’de uzun süredir beklenen özgürlük ve adalet arayışını karşılamaya yetmedi.
ABD’nin geçtiğimiz hafta açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi, Washington’ın artık Ortadoğu’da demokratik dönüşümleri teşvik etme hedefini terk ettiğini gösteriyor. Bu belgede, Ortadoğu’ya dair bölümde, “Körfez monarşilerini tarihi yönetim biçimlerinden vazgeçmeye zorlama yönündeki Amerika’nın yanlış yönlendirilmiş deneyinin sonlandırıldığı” ilan ediliyor. Başka bir ifadeyle ABD artık bölgede demokratik yönetim kurma hedefi taşımıyor. Bu hedef doğrultusunda Afganistan, Irak, Libya ve daha pek çok ülkeye yıkım getirdiklerini unutmadık. Ama bu hedefi bırakıp monarşileri destekleme işini öne çıkarmaları Ortadoğu’daki diktatörlüklere nefes aldıracak. ABD elçisi Tom Barrack, bu yaklaşımı “Ortadoğu’da en iyi yönetim biçimi hayırsever monarşidir” sözleriyle tarif etti.
ABD’nin bu politikası, Suriye’de rejimin çöküşünden sonra ortaya çıkacak yönetimin sınırlarını daha baştan belirledi. Uluslararası desteğin özgürlükçü bir geçişi teşvik etmek yerine güçlü ve kontrol edilebilir otoritelerin kurulmasına odaklanması, yeni dönemin demokratik bir karakter kazanmasını zorlaştırdı. Bu nedenle Suriye’nin son bir yılını değerlendirirken, yalnızca iç dinamikleri değil, dış aktörlerin stratejik tercihlerinin yarattığı koşulları da dikkate almak gerekiyor.
Bu atmosferde, 8 Aralık 2024’te 61 yıllık Baas rejimi çöktü. Değişim ilk anda büyük bir umut yarattı; on binlerce insan sokaklarda kutlamalar yaptı, toplu geri dönüşler başladı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, ülke içinde ve komşu ülkelerde bulunan 3 milyondan fazla yerinden edilmiş Suriyelinin evlerine geri döndüğünü açıkladı. Ancak geçen bir yılın sonunda, Suriye’nin yeni bir belirsizlik, şiddet ve istikrarsızlık döngüsüne sürüklenme riski taşıdığı açıkça ortaya çıktı.
Geçiş Yönetimi, güvenliği sağlama konusunda başarısız oldu
Esad sonrası HTŞ’nin öncülüğünde kurulan Suriye Geçici Yönetimi, daha ilk günden otoriter eğilimleriyle dikkat çekti. Ekonominin savaş yıllarının ardından kısa sürede toparlanamayacağı biliniyordu; ancak güvenlik ve hukukun üstünlüğünün sağlanması, geçiş döneminin en kritik eşiği olacaktı.
Bu alanda yaşanan başarısızlık, yeni dönemin en derin hayal kırıklıklarından biri oldu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), yeni rejimin ilk yılında 8 bin 835’i sivil olmak üzere toplam 11 bin 439 kişinin öldürüldüğünü belgeliyor. Bu rakamlar, savaşın bittiği........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Beth Kuhel