Kibre teslim olmayan cesurların işi barış

Devlet Bahçeli çatışma çözümünü en iyi anlayan siyasetçi gibi duruyor.

Neden böyle düşündüğümü şöyle anlatayım.

Çok kayıplı, çok yaralayıcı bir dönemi müzakere ile gönüllü olarak sona erdirmenin yolu; yani çatışma çözümünün yöntemi ve hukukunun çerçevesi üç aşağı beş yukarı benzer olmuş pek çok ülkede.

Onlar da barışa giden yolda önce kendi korkularıyla yüzleşmişler.

Rahat olalım.

Korkmaya da kibre de gerek yok.

İlk kez bizim başımıza gelmiyor.

Ama haklısınız bana neden inanasınız?

Güney Afrika’nın tecrübesine inanabilirsiniz belki.

Güney Afrika’da Nelson Mandela, 27 yıl hapis yattıktan sonra, onu ‘suçlu’ olarak değil, ‘muhatap’ olarak görebilen bir devlet aklıyla özgürlüğüne kavuştu.

Nelson Mandela için hapishane yalnızca bir tecrit mekanı değil; aynı zamanda barışın ve demokratik dönüşümün laboratuvarıydı.

Mandela 1986’dan 1990’a kadar geçen dönemde, apartheid rejimi ile doğrudan ve gizli görüşmeler yürüttü; riskler büyüktü ancak onun sabrı da tükenmedi.

İlk temaslar 1986’da başladı.

Mandela, hapishanede Adalet Bakanı Kobie Coetsee ile buluştu.

Bu görüşmeler, hükümet ile Afrika Ulusal Kongresi (ANC) arasındaki müzakerelerin temelini attı.

Mandela’nın stratejisi açıktı: Özgürlüğünü kazanmak değil, halkına kalıcı barışı ve demokratik bir geçişi sağlamak.

Görüşmelerde Güney Afrika Ulusal İstihbarat Servisi’nin ve kilise liderlerinin desteği kritik bir rol oynadı.

Önce herkes sessiz bir diplomasi yürütüyordu.

1989’da F. W. de Klerk’in devlet başkanı olması süreci hızlandırdı.

De Klerk, apartheid sistemini yavaş da olsa çözüme taşımaya niyetliydi.

Mandela, bu yeni liderle hapishanede yüz yüze görüştü.

Talepleri netti:

Koşulsuz serbest bırakılma, siyasi........

© İlke TV