Türkler ve Kürtçe |
Dille ilgili bütün Kürtlerin bir hikâyesi vardır. Babam Türkçe okuyup yazmayı askerlikte öğrenmişti; eğri ve güzel bir el yazısı vardı. İmza atmayı severdi. Sanki yazıyı bilmek imza atmaktı. Ben ilkokulda Türkçe öğrendim, iyi bir anım var mı? İlkokul öğretmenimiz Nihal hanımın uzun parmaklarını hiç unutmadım; cetvelle el ve dirseklerimize nasıl vurduğunu, tek ayak üstü tahta önünde nasıl bekletildiğimizi bu yaşıma geldim hala unutmadım. Sonra bir eşi vardı, yakışıklı adamdı, bahçede top oynayınca alkış çalardık ama bu hoca da bazen bizi keyfine döverdi; bize, eski bir kilisenden dönüştürülmüş depoya kömür taşıttırırdı. Bir de Celal adında bir hadememiz vardı, korkudan altımıza işediğimizde bizi eve götürürdü, çok iyi adamdı, eğer öldüyse Allah rahmet etsin. Araya yıllar girmesine, onlarca öğretmen tanımama rağmen hala bu öğretmenimi ve eşini unutmadım. Hala düşünürüm geceleyin nasıl uyuyorlardı. Onlar yüzünden okuldan kaçıyordum. Ya babam ya da Mehmet abim beni okula götürüyorlardı. Normalde Azrail olsa, kimse karışamazdı, evin küçüğüydüm, ağabeylerim, amcalarım, dayılarım vardı ama okuyup adam olacağım diye kimse de sesini çıkartamıyordu. Üstelik yapılan Türkçe adınaydı ve bunun bir işkence olduğu, Türklere ve Türkçeye ne kadar zarar verdiği de düşünülmüyordu. Üstelik öğretmenimiz eşi da Kürt’tü…
Geçen gün arkadaşım Ayhan Erkmen’in “Sürgün: Dermansız Dert” adlı oyununu izlerken yine o günler aklıma geldi… Oyuna yıllardır tanıdığım Türk arkadaşlarım da gelmişti; bunlar devrimci ve demokrat kimselerdi… Gazetelerde, TV’lerde beraber çalıştığım kimselerdi. Dile kolay, doksanlardan beri tanışıyorduk. Onların maaşları gecikse içimiz yanardı. Biri, bir gün gözaltına alınsa, biz tutuklanmak isterdik, birine tokat atılsa, yüzümüz yanardı. Kimisi Kürt basınından emekli olmuştu. Hatta bir kişi hariç, Kürt basınının otuz altı yıllık hikâyesinde emekli olan dört kişiden üçü Türk’tü ama bugüne kadar Kürtçeyle ilgili yalnızca, Kürt sorunu etrafında kimi fikirleri vardı, Kürtçeyle ilgili bir çabaları olmamıştı. Kendi dillerine, kendi ideolojilerine karşı dindarlardı; şiirlerini, şarkılarını, marşlarını pek seviyorlardı; bizim şiirlerimizi, şarkılarımızı, marşlarımızı Türkçeye çevirerek anlayabiliyorlardı; Kürtçe şiir, şarkı ve marşların ezgilerini bile bilmiyorlardı. Bu kendilerine yaptıkları bir kötülüktü, dahası çocukları da Kürtçeden uzaktı. Bu çocuklara yazıktı. Çünkü ebeveynlerin kültürü garip bir biçimde çocuklara geçiyordu; tıpkı babaları gibi, kendilerinin de Kürt arkadaşları olacaktı!
Türkiye solu Kürt meselesine, sorun olarak duyarlıydı. Kimileri dergiler bile çıkartmışlardı. Ancak bu da kendilerine, ideolojilerine Kürt bulma arayışından öteye gitmiyordu. Senelerden beri çıkan Kürtçe dergiler vardı ama bu dergi ve gazetelerden Türk olup Kürtçe şiir yazan bir tek kişi dahi çıkmamıştı…
Bir de işin siyasi tarafı var. Kimi sol, sosyalist, demokrat, dindar vekiller, dalga geçer gibi birkaç kelime ve birkaç imayla Kürtlerin karşısına geçip oy isterler. Her gün ajandalarına bir Kürtçe kelime yazsalar, bir yılda üç yüz altmış beş kelime öğrenirler… Haftada bir Kürtçe şiir ya da atasözü okusalar, bellekleri dolar. Hem bir halkla konuşmadan onu yönetmeye nasıl talip olabilirsin ki?
Amerika’da iki dilli eğitim sistemi vardır: İspanyolca ve İngilizce… Bunun yanında salt İngilizce olan eğitimler var. Ancak iki dilli eğitimin tek dilli eğitimle karşılaştırılmayacak oranda başarılı olduğu görülmüştür. Tek dilli siyaset de böyledir. Başarıyı düşürür, bilinci yok eder. İki dilli siyasetçi başarılıdır, görüşleri de ufuk açıcıdır. Hele buna bir batı ya da bir doğu dili eklenince manzara muazzamdır. Çok dilli siyasetçi, estetiktir, güzeldir, yücedir. Tek dilli siyasetçi kibirlidir, sinirlidir, fesattır; biri yanında ana dilini konuşsa bir bakarsın, gizli kapılar önünde güç dileniyordur… Sorsan, der ki acaba ne konuşuyorlar!
İki dilli olmak insana büyük yarar sağlar… Her nesne bir fikir verir ve her nesnenin imgesi başka bir dilde farklı anlamlara gelir ve kelime üzerinden de düşünceler gelişir. Söz gelimi bir şiirde karşımıza bir kavram/imge çıktı ve bu kavramı iki dille düşünmek, şiiri daha bir........