Nefes alamıyorum*

Bu yazı Şair ve Yazar Müslüm Yücel’in Sırrı Süreyya Önder’in anısına düzenlenen Aydınlar ve Sanatçılar Barışı Konuşuyor buluşmasındaki konuşmasından alınmıştır*

Sırrı abinin ölümünden sonra, onun adıyla yürüyen ve “Veda sözü Karl Marx’tan gelsin” diyen ODTÜ’lü öğrencilerini; “Bizim cesaretimizin zekâtı hepinizi cesur yapar” diyen İktisadi ve İlimler Akademisi öğrencilerini, “bu yük sensiz çekilmiyor” diyen geri dönüşüm işçilerini sevgiyle selamlıyorum… Sırrı abinin adıyla açılmış, bundan böyle onun adıyla anılacak park, bahçe ve cadde isimleri hepimizi mutlu etmiştir. Hakkâri ve Arguvan’a Sırrı Süreyya ismi yakışmıştır… Kamyonun arkasına Sırrı abinin bir fotoğrafını asan ve onun sevdiği türküleri söyleyen kamyon şoförlerine de bin selam…

Kendi adıma daha anıların kapağını açacak halde değilim. Sırrı abinin telefonu hala kayıtlıdır bende… Hala gecenin bir vakti beni arayacağını düşünüyorum…

Sırrı abiyle ilk çözüm sürecinden bu yana sürekli çalıştık. Süreçlerin bir kültür tarihi vardır ve ben de bu tarihin tutanakçısı oldum. Süleymaniye’de o yoktu ama emeği vardı ve ben de bu emeğin tanığı oldum.

İsrail/Filistin çatışmasından başlayarak Kürt meselesinin nasıl gündeme geleceğini takip ettik ve ilk iş olarak da tecridi kırmak istedik. Ne kadar başarılı olduğumuzu tarih ve zaman bilir. Bana kalırsa tecrit hala kırılmış değildir: Örneğin Öcalan yeğenlerinin çocuklarıyla ilk kez görüşüyor. Süre uzayınca müdür uyarıyor. Öcalan biraz daha zaman istiyor. En son müdür “görüşme bitti” diyor.

Öcalan çocukları çok seviyor, bu hapislik hayatında yazdığı birkaç şiirden biri çocuklarla ilgilidir. Ziyaretçileri torunu gibidir, saçlarını okşuyor, onlara kimi nasihatler ediyor. Çocuğa dokunmak yaşama dokunmaktır. Öcalan ve çokça da doksan kuşağının çocukları olmamıştır. Çocuk sevgisi bambaşka bir duygudur. Çocuk, dünyayla karşılaşmaktır. Öcalan yıllar sonra dünyayla karşılaşmıştır. Anladığım kadarıyla merakı daha bir canlanmıştır, heyecanı daha bir artmıştır… Çocukla diyalog, müthiş bir felsefedir… Öcalan ve çocukları buluşturmak gerek.

Şimdi bir sürecin içindeyiz. Ben edebiyatçıyım, dünyayı dilden kavrarım, bahsettiğim dil bir ulusun dili değildir. Örneğin şu söylem kırıcıdır: Terörsüz Türkiye…

Ziya Paşa, ilk kez, “gördüm” redifli şiirinde hükümete salhane/ kesim evi- mezbaha der: Hükümet derler anda bir nice salhaneler gördüm…

Bu şiirde dünya insanların topluca öldürüldüğü bir yer, hükümet ise hayvanların kesildiği bir mezbahaya benzetilmiştir…

Ziya Paşa, bir devrin teröristlerindendi.

Hükümetler farklı zaman dilimlerinde kendilerine uymayanları terörist ilan edebilirler.

Terörist, ilk Fransız İhtilal’lıyla ortaya çıktı ama genç jakobenler, bu adla anılmaktan çok mutluydular.

Osmanlı’da terörün karşılığı komitacılıktı: Bulgar Komitacılar, Balkanlardaki İhtilalcılar. Osmanlı’nın son demlerinde vatan ve hürriyet kelimelerini telaffuz eden kimseler gözaltına alınıyordu. Bunlardan biri Mustafa Kemal’di. Harp Akademisi öğrencileri geceleri toplanır, Namık Kemal’in şiirlerini okurlardı. İşte bu etkinliklerin birinde Mustafa Kemal gözaltına alınır. Tarihçilerin anlatımıyla, soğuk hücresinde volta atardı; suç hanesi kabarıktı, “Vatan” adlı örgüte üyeydi, Abdülhamit’e bomba atmak gibi suçları vardı. Mustafa Kemal’in Kazım Karabekir Paşa tarafından gözaltına alınmışlığı da vardı. Araya zaman girdi, Mustafa Kemal, kendisine suikasttan Kazım Karabekir’i tutuklattı. Zamanın başbakanı İsmet İnönü araya girdi, Karabekir, bırakıldı. Ama bununla kalmadı. İstiklal Mahkemesi, başbakanın yargı üzerindeki etkisinden rahatsız oldu, bu sefer, İnönü hakkında tutuklama kararı çıktı.

Suikasttan dolayı idam edilen Cavit Bey ve Ziya Hurşit, 40’lı yıllara kadar teröristtiler ama 40’tan sonra bu iki isim halkın umudu, haksızlığın sembolü oldular. Bu yılların iki kahramanı oldu: Celal Bayar ve Adnan Menderes… Çok geçmeden ikisi de terörist ilan edildi; Menderes asıldı. Menderes’in adı bile yasaklandı, hatta menderes yerine “kıvrım” denilmesi tartışıldı. Menderes ismi, argo kabul edildi.

Menderes ve arkadaşlarını idam eden Alpaslan Türkeş ve Cemal Madanoğlu darbeden sonra kahraman gibi karşılandılar; 27 Mayıs, bayram........

© İlke TV