Suriye’de gelinen nokta ve Lavrov’un “Orta Doğu’da Kürt sorunu mesajı”

Müzakere stratejileri ve metotları çeşitlilik arz eder.

Anlaşma, müzakere süreçleri dediğimiz süreçlerin teorisinde farklı yaklaşımlar vardır.

Agresif, çatışmacı ya da yapıcı, sonuç almaya endeksli yaklaşımlar şeklinde stratejiler belirlenir.

Niyetinize bağlı olarak da; müzakerelere üzerinde anlaşılması kolay olan maddelerden başlamak ya da tam tersi, görüşmeleri sürece yaymak, “iyi polis, kötü polisi oynamak “, manipülasyon vb. gibi de taktiksel metotlar uygulanır.

Bunlar, söz konusu diplomasi olduğunda, işin teorik boyutudur.

Gelelim, Suriye’deki süreç üzerinden pratiğe.

10 Mart’ta 8 maddelik anlaşma imzalandığında tarafların özellikle de Şam’ın teorik yaklaşımı işi zamana yaymak temelliydi.

Şara’nın kendi konumunu içerde ve dışarıda bölgesel ve küresel denklemlerde daha iyi oturtmak için zamana ihtiyacı vardı.

SDG açısından da o zaman için benzer kaygılar söz konusu olmakla beraber (Trump’ın Suriye siyasetinin nasıl gelişeceği, Türkiye’deki barış sürecinin nasıl şekilleneceği vb. gibi) diğer taraftan baktığımız zaman SDG’nin başlangıçtaki talepleriyle bugünkü talepleri arasında büyük bir fark olmadığını görüyoruz.

Şam ise zaman içerisinde en azından söylem bazında gelgitler yaşadı ve yaşıyor. Bunda, hem kendi ideolojik yaklaşımlarının, hem de bağlı oldukları iç ve dış güçlerin etkisi var.

Aynı gelgitleri ABD’nin bölge temsilcisi Tom Barrack’ta da gördük.

Doğrusu söylemek gerekirse hala devam eden bu süreçte en net açıklamaları ve duruşu SDG, diğer taraftan (direk muhatap olmasalar da) Ankara sergiledi.

SDG adem-i merkeziyetçi bir yapıda ısrar ederken, Ankara ise merkeziyetçi bir yapı konusunda ısrarcı oldu. Malum olduğu üzere bu tür süreçlerde bütün taraflar işin doğası gereği maksimalist talepler ile başlar süreç içerisinde herkes artılarının eksilerinin farkına daha net bir........

© İlke TV