Hadi hayırlısı! |
Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında çözüm süreciyle ilgili Komisyonu uyararak;
“Şayet Meclis’te kurulan komisyon bu çerçevede karar alamazsa, hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa, herkes üç maymunu oynamanın merakında ısrar ederse, açık açık söylüyorum; alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkanlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam, çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten de imtina etmem” dedi.
Bu konuşma, çözüm sürecini başlatan siyasi figür olarak Devlet Bahçeli’yi gerçekten de çok önemli bir yere koymuştur. Ayak sürüyen bir tavır içinde olan AKP’lilere çok şiddetli bir ayar vermiştir. Ama sadece bu da değil. Bence “sol cenahın” da çözüm süreci adı verilen bu süreçle ilgili yeniden düşünme ihtiyacına neden olmuştur.
Gerçekten de ne olmuştu da Kürt sorununda en radikal milliyetçi tavrı olan MHP ve onun lideri Devlet Bahçeli bu sorunun çözümünde neredeyse öncü rolü üstlenmişti? Bu işte bir iş vardı. Yıllar yılı solcuların en büyük düşmanı olarak davranmış bu kişiler nasıl oldu da şimdi bir tür “barış havariliğine” soyunmuşlardı? Bu tür soruların cevaplarını bulamayanlar ve onların içindeki büyük bir bölüm olarak sol cenahta yer alanlar bu nedenle de çözüm sürecine mesafeli davranmayı seçiyorlar.
Doğrusu, 27.Dönemde, HDP’de vekillik yaparken, benimle yapılan bir söyleşide sorulan “AKP ile yeniden masaya oturur musunuz?” sorusuna “Neden olmasın? Tabii ki otururuz. Barış, bizim için birinci önceliğimizdir!” demiş olmamadan dolayı içeride ve dışarıda “sol” siyasetlerden geldiğini söyleyenlerin büyük tepkisiyle karşılaşmıştım. Bu arkadaşların fikir dünyasında bu tür uzlaşmalar “Faşizmle uzlaşma” anlamına geldiği için, cevapları da “Asla olmaz!” şeklinde olmuştu. Onlara Mandela’nın sözü olarak bildiğim şu cümleyi söyleyerek karşı çıkmış “Kiminle savaşıyorsan onunla barış........