Avrupa Yeşiller Partisi Kongresi |
Avrupa Yeşiller Partisi ulus-üstü bir “şemsiye parti”. Brüksel merkezli ve hem AB içindeki hem de dışındaki yeşil partileri aynı çatı altında topluyor. Resmî tanımıyla, iklim ve çevre politikaları, sosyal adalet, feminizm / toplumsal cinsiyet eşitliği, demokrasi, barış ve insan hakları ekseninde ortak bir çizgisi olan partilerin Avrupa düzeyindeki partisi. Bu şemsiye partinin 48 üye partisi var; üyesi olan yeşil partiler iki ülkede doğrudan hükümet ortağı, bir ülkede de iktidar blokunu parlamentoda destekleyen aktör konumunda. Son birkaç yılda Almanya, Avusturya, İrlanda, Belçika gibi ülkelerde yeşiller ulusal hükümetlere girip çıkan dalgalı bir dönem yaşadılar; 2024–2025 seçimleri sonrasında bu ülkelerin bir kısmında iktidar dışına itilmiş olsalar da, yerel yönetimler ve büyükşehir belediyeleri düzeyinde hâlâ oldukça güçlüler. İşte bu partinin 40. Kongresi, “İnsanlar, Gezegen ve Avrupa için Yüksek Sesle” sloganıyla 5–7 Aralık 2025’te Lizbon’da toplandı. Ben de bu kongreye gözlemci olarak katıldım.
Kongre Programı
Program, ilk günden itibaren parti içi “mutfak” gündemiyle gözlemcilere açık siyasal tartışmaları iç içe geçiren bir kurguyla ilerledi: açılış günü tüzük ve karar taslakları üzerinde uzlaşma oturumları, mali ve örgütsel raporlarla ilgili tartışmalar bir yandan yürürken, eşzamanlı paralel oturumlarda kuşaklararası adalet, afetlere hazırlığın siyaseti, Orta Doğu’daki savaş rejimi ve seçim kampanyalarından çıkarılan dersler tartışıldı. İkinci gün “Özgürlük için yüksek sesle” ve “Adil bir yeşil dönüşüm için yüksek sesle” başlıkları etrafında, yükselen otoriterlik ve aşırı sağa karşı demokratik hakların savunulması ile iklim politikalarının sosyal adalet boyutunun birleşmesi gerektiği vurgulandı.
Kongrenin en güçlü halkalarından biri, Avrupa’daki barınma krizine ayrılan oturumdu. “Herkes için erişilebilir konutlar: Avrupa’da barınma krizine çözüm arayışı” başlığıyla yapılan bu tartışmada, kira fiyatlarındaki patlama, konutun finansallaşması, kısa dönemli kiralamaların (özellikle turizm merkezli platformların) yarattığı baskı ve genç kuşakların şehirlerden itilmesi ele alındı. Lizbon örneği sık sık gündeme geldi; zira kentte ortalama kira gelirleri çoktan aşmış durumda.
Oturumda, yalnızca yeni konut inşası değil, boş ve atıl durumda bekleyen binaların kamusal yarar doğrultusunda dönüştürülmesi, enerji verimliliğine dönük yenileme programları ve uzun dönemli kiralamayı teşvik eden vergi politikaları tartışıldı. İklim politikası ile barınma hakkı arasındaki bağ burada net biçimde kuruldu: Enerji yoksulluğu, kötü yalıtılmış binalar, fosil yakıta bağımlı ısınma sistemleri ve kira........