Vardır herkesin bir uçma hayali

Yıl 1986. Henüz 6 yaşındayken elinden tuttuğu annesiyle birlikte her hafta Bağlar Körhat’ta oturdukları evden çıkıp dolmuşla geldikleri o meşhur Diyarbakır Kapalı Cezaevi’ndedir. Babasını ziyaret ettikleri görüş kabinlerinde kadınların dilleriyle değil gözleriyle konuştuklarına şahit olur. Oysa ki Kürtler konuşmayı seven bir halktır. Bir şeylerin ters gittiğinin farkına daha o yaşında varır. Üç yıl sonra göç ettikleri İstanbul’da Karadenizlilerin ağırlıkta olduğu bir mahallede Türklerle ilk temasını yaşar. Orada da bir ayırımcılığın olduğunu sezerek, aradaki farkın zihninde yarattığı soru işaretlerinin ilk tohumları o zaman atılır. Bunu anlatmanın yolunun ne olacağını henüz tanımlayamaz: Şiirle mi, romanla mı, şarkıyla mı, filmle mi? Uzun dönem yaptığı askerlik sürecinde yaşadığı yoğunlaşma bu yolun sinema olduğuna karar vermesini sağlar. Askerlik dönüşü Marmara Güzel Sanatlar Akademisi Sinema Bölümü’ne girer ve buradan mezun olur. Mezuniyet projesi olarak kadın üçlemesinin ilki olan “Hüküm” adlı kısa filmini çeker. Daha sonra anne- babasının cezaevi görüşmesini anlatan Bêdeng (Sessiz) filmini çekerek derdini sanatla ifade etmeye çalışanların kervanına katılır.

Rezan Yeşilbaş, Sessiz filmiylen en iyi kısa film ödülünü aldığı Cannes Film Festivali’nde

Çözüm süreci döneminde Al Jazeera’de yayınlanan bir videolu haber dikkatini çeker. Diyarbakır’da uçmaya çalışan bir köftecinin haberidir bu. Çözüm süreci olmasa Diyarbakır’da herhangi birinin uçmaya kalkışması başlı başına bir problem ve hiç istenmeyecek durumlara yol açabilecek bir risktir elbet. Haberin onda uyandırdığı duygu ise “Acaba Kürtler uçabilir mi?” Bu duygunun ardına düşerek, Diyarbakır’a gidip köfteci Kadir Arslan’ın tezgahının yolunu tutar. Kadir’in hayatından esinlenerek uzun metraj kurmaca bir film yapma projesi vardır kafasında. Sözünü ettiğimiz yönetmen 3. Amed Film Festivali’nde Uçan Köfteci filmiyle büyük beğeni toplayan Rezan Yeşilbaş’tan başkası değildir. Nevi şahsına münhasır Kadir’le tanışmaları sıkı bir arkadaşlığa dönüşür:

“Kadir’i tanımıyordum. Sosyal medyada iki buçuk dakikalık video haberiyle karşıma çıktı, izledim. 2014’te tanıştık. İlk konuştuğumuzda ben köftecilik ve uçmaya çalışma hikâyesini odağıma alacağımı, hayatından izler taşıyacağını ancak bir biyografik çalışma olmayacağını söyledim. Ki filmde ondan esinlenerek yazdığım şeyler de var ama toplamında karakterlerin çoğu hayal ürünü. Meseleyle ilgili sıklıkla bir araya geldikçe bu fikir de gelişiyordu.”

2015 sonlarında rüzgâr tersine döner; Sur’da çatışmaların başladığı karanlık dönem Yeşilbaş’ı derinden etkiler. Bunun üzerine 2017’de tekrar Diyarbakır’a gelir:

“Uzakta olmak çok daha zor geliyordu. Burada olmak istedim. Geldim ve Amedspor belgeselini çekmeye niyetlendim.”

Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, Yeşilbaş’ı Amedpor Kulüp Başkanı Nurullah Edemen’e yönlendirir. Amedspor’u çekerken eş zamanlı olarak kurmaca filme hazırlık için Kadir’in de belgeselini çekmeye başlar.

“Uçmayla ilgili okumalar yapmak ya da deneyimlemek gerekiyordu. Ben deneyimleme yoluna giderek Kadir’i çekmeye başladım. Bu çekimler teknik olarak senaryoya çok yardımcı oldu, bana çok şey öğretti. Kadir’in inanılmaz bir sabrı vardı. Ben de kendi işimle ilgili çok sabırlıyımdır. O süreçleri beraber yaşadıkça birbirimizi daha iyi anlamaya başladık. Uzun saatler beraber zaman geçirdik. Çok ilginçti, her uçup geldiğinde ruh hali değişirdi. Bambaşka bir kafaya evrilip öyle inerdi aşağıya, keyifliydi. O süreçte senaryonun içinde karakteri yaratırken paraşüt ve paramotorun teknik karşılığı, rüzgârın etkisi, zamanlama gibi detaylar senaryoya çok güçlü veriler sağladı.”

Uzun metraj filme başlamadan........

© İlke TV