Zaman zaman sosyal medyada ve diğer kaynaklarda hatta televizyonlardaki açık oturumlarda, özellikle manevi alanla (ahiret alemi) ve onun işleyiş mekanizması (yasaları) ile ilgili farklı kesimlerin görüş ve yorumlarına rastlamak mümkün olmaktadır. İnsanoğlu yaşam ötesi alanı merak etmekte, akıbet ile ilgili kaygılarına umut ışığı aramaktadır. Konu mana alemi olunca, doğal olarak din konusu ön plana çıkmaktadır. Bazıları, dinin modası geçti dese de ölümün modası geçmedi, geçmeyecek. Ölüm ve ötesi herkesi, inananı da inanmayanı da ilgilendirmektedir. Ölümden kaçış mümkün değildir. Eskiler 'Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin' deseler de diyardan (evrenden) gitmek mümkün değildir. Zira maddi alemden kaçış mümkün değildir. Maddenin ve enerjinin korunum yasaları, buna imkan vermemektedir. Ayrıca devasa maddi evrende, bırakın evrenin dışına gitmek, Ay dışında başka bir yere gitmek bile henüz mümkün değildir. 'Bilimsel gelişmelerde sınırlar olmaz' denilebilir ancak bilimin sınırlarının olduğunu da bilmek gerekir. Bilimin kendisi bile evrende sınırların olduğunu ortaya koymaktadır. Hızın, sıcaklığın, bir sistemin veya herhangi bir makinanın çalışması ile ilgili olarak veriminin sınırları vardır. Üstelik bilimsel sabitler (Planck sabiti, kütle (evrensel) çekim sabiti vd.) sınırlılığın ölçekleridir.
Âlemleri Anlamaya Çalışmak
Yukarıda da ifade edildiği üzere mana alemi ile ilgili hususlar, ister bilgili ve eğitimli olsun isterse de olmasın, herkesi ilgilendirmektedir. Şairin ifadesiyle son tahlilde, 'ölüm herkesin başında'. Ondan kurtuluş olmadığına göre düşünmek, yorum yapmak, tartışmak olağan olsa gerek. İlla herkesin alim olması gerekmiyor. Zira toprağın altı, herkesi korkutuyor. Ancak mana alemini ilgilendiren konularda ahkam kesmek, elbette bilgi ve belli bir eğitim hatta uzmanlık gerektiriyor. Ayıca anlamak gerekiyor.........