Anı: Eski Kalkınmadaki (TKB) Bankacı Seyit Karcı
Belli bir yaşa gelince, geçmişe ve ebediyete göçenlere özlem artarken aslında zaman, eşyanın ve pek çok şeyin değerini azaltmakta hatta izlerini bile silmektedir. Zaman, mekân ve insan (üstelik tüm canlılar) için ciddi bir olgu. Kâinatta her şey ona bağlı ve onunla tanımlı. Şirketin sermayesi zamanla artsa bile ömür sermayesi zamanla azalmakta, her gelen (gün) gideni aratmaktadır. Yaşam bu noktada birikimli (kümülatif) ilerlerken eşyanın ve canlıların sayısı artmakta buna karşın nitelik azalmaktadır. Hem niceliğin (sayının) hem de niteliğin (kalitenin) arttığı durumlar, çok enderdir. Öyle olsaydı sanırım bitpazarına çoktan nur yağmıştı.
Bu yazıda yukarıda ifade etmeye çalıştığım bağlamda özlemle andığım, ebediyete göçen, eski iş arkadaşım Seyit Karcı ile ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Kendisini Kalkınma Bankasında (TKB) tanıdım. Ben kuruma girdiğimde, o da yanılmıyorsam krediler biriminde şefti. Yaşça benden büyük olduğundan, kendisine “Seyit ağabey” derdim. Ne zaman, nasıl tanıştım? hatırlamıyorum. Sanki yıllarca tanışıyor gibiydik. Sevdiğini belli ederdi. Ben de onu severdim. Fakat neden sevdiğimi, bir türlü bilmezdim. Belki o da bilmezdi.
Sonraki yıllarda anladım ki tipik Karadenizliydi, mütevazıydı, doğaldı, şivesini bile değiştirmemişti, samimiydi; önyargılı ve içten pazarlıklı değildi. Herkesi sevmezdi ancak........
© Hürses
visit website