HSK Üyeliği Seçimlerine İlişkin AYM Kararı Üzerinden “Eylemli İçtüzük Değişikliği” Tartışmaları |
I. Giriş
Anayasa Mahkemesi (AYM); 10.11.2025 tarihli ve 33073 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22.07.2025 tarihli kararında, 21.05.2025 tarihli Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyeliği seçimlerine dair Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kararının Anayasaya aykırılığı iddiasını ele almış ve ihtilaflı kararın TBMM’nin çalışma usul ve esaslarına yönelik bir düzenleme içermediği gerekçesiyle anayasaya uygunluk denetimine tabi tutulamayacağı kanaatine vararak, dava konusu Meclis kararına ilişkin iptal talebinin görevsizlik nedeniyle reddine oyçokluğu ile karar vermiştir.[1] Dört farklı gerekçenin ve dört karşıoy gerekçesinin yer aldığı karar birçok tartışmayı beraberinde getirmektedir. Bu kısa yazıda, eylemli İçtüzük değişikliklerinin denetimi konusunda AYM tarafından benimsenen yeni yaklaşım açıklanacak ve bunun sonuçları sorgulanacaktır.
II. Eylemli İçtüzük Değişikliğine İlişkin AYM İçtihadı
AYM; 1961 Anayasası döneminde geliştirdiği “eylemli İçtüzük değişikliği” doktrinini, 1982 Anayasası döneminde de istikrarlı denilebilecek bir şekilde uygulamaktadır. Bu içtihadın temelinde; TBMM’nin bir işlem veya kararının, bir İçtüzük kuralını İçtüzükte öngörülen usul (m.181) izlenmeden eylemli olarak değiştirmesi veya TBMM’nin çalışma usul ve esaslarına ilişkin İçtüzükte bulunmayan yeni bir kural oluşturması halinde, parlamento kararı niteliğindeki bu işlemin Anayasaya uygun olup olmadığının AYM tarafından denetlenebileceği kabulü bulunmaktadır.
Bilindiği üzere; kural olarak 1982 Anayasası, AYM’ye parlamento kararlarını denetim yetkisi vermemektedir. İçtüzük (m.148) dışında bu kuralın iki istisnası bulunmaktadır (m.85); yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ve milletvekilliğinin düşürülmesine (m.84/1,3,4 ile sınırlı hallerde) ilişkin kararlar. Bu istisnalar haricinde TBMM’nin herhangi bir kararının AYM tarafından denetlenmesi mümkün görünmemektedir.
AYM; eylemli İçtüzük değişikliği niteliğindeki parlamento kararlarını denetleme yetkisine sahip olduğunu kabul ederken, iptali talep edilen normun “nasıl nitelendirildiğine ve adlandırıldığına veya bu işlemin nasıl bir yöntem izlenerek yapıldığına” bakmakla yetinilmemesi, bu normun hukuksal niteliğinin, etkisinin ve doğurduğu sonuçların da gözetilmesi gerektiğini söylemektedir. Yüksek Mahkeme, iptali istenen normun “kanun, CBK veya TBMM İçtüzüğü ile aynı değer ve etkide bir işlem olduğu” kanaatine ulaştığında ilgili normu denetleyebileceğini, aksi takdirde “kanun, CBK ve TBMM İçtüzüğü ile eşdeğerde bulunan ve bu nedenle de belirtilen işlemlere özgü yöntem ve isimlerle tesis edilip hukuki varlık kazanması gereken bazı normlar(ın), farklı yöntem ve isimlerle hukuk sistemine dahil edilerek Anayasa’ya uygunluk denetiminin kapsamı dışına” çıkarılabileceğini ifade etmektedir. AYM’ye göre, “değer ve etkileri bakımından aralarında fark bulunmayan yasama tasarruflarının aynı yargısal denetime bağlı tutulmaları hukuk devleti olmanın da gereğidir”.[2]
Bir parlamento kararının hangi hallerde eylemli İçtüzük değişikliği olarak nitelendirilebileceği konusu ile ilgili AYM içtihadında birden fazla ölçütün kullanıldığı veya yaklaşımın ortaya çıktığı görülmektedir. AYM birçok kararında, iptali istenen normun içeriğinin TBMM’nin çalışma usul ve esaslarıyla ilgili olması halinde denetime tabi tutulması gerektiğini; bazı kararlarında, TBMM’nin çalışma usul ve esaslarıyla ilgili olmasa dahi şekil yönünden İçtüzüğe aykırılık taşıyan ya da İçtüzük kuralı niteliğinde kural oluşturan parlamento kararların denetlenebileceğini; nihayet bazı kararlarında, TBMM’nin çalışma usulünün Anayasa ile düzenlendiği hallerde bu düzenlemelerin İçtüzük kuralı niteliğinde olduğunu, dolayısıyla bir parlamento kararının Anayasada öngörülen usule uygun olup olmadığının esastan incelenebileceğini kabul etmiştir.[3]
III. HSK Üyeliği Seçimlerine Dair 22.07.2025 Tarihli AYM Kararında Benimsenen Yeni Yaklaşım
AYM; HSK üyeliği seçimlerine dair TBMM kararının eylemli İçtüzük değişikliği niteliğinde olduğu ve Anayasanın birçok maddesine aykırılık teşkil ettiği iddiasıyla açılan iptal davasını incelediği kararında, bu alandaki içtihadını tümü ile değiştirmemekle birlikte, yeni bir yaklaşım benimsemiş görünmektedir.
İlk aşamada, eylemli İçtüzük değişikliğine ilişkin kararlarını derleyen AYM; bu konuda geçmişten karar gününe kadar farklı yaklaşımların benimsendiğini, bununla birlikte “TBMM’nin çalışma usul ve esaslarını konu edinen Meclis kararlarıyla ilgili olarak eylemli İçtüzük değişikliği nitelendirmesi yapmak suretiyle Anayasa Mahkemesinin, kendisini görevli bulduğu ve işin esasını incelediği kararlarının, içerik itibarıyla TBMM’nin çalışma usul ve esaslarına ilişkin olmayan Meclis kararlarının denetimi bakımından kendisini görevli bulduğu kararlarından daha istikrarlı bir süreç izlediği(nin)” ortaya çıktığını dile getirmiştir.[4] Ardından AYM; Anayasa m.95 uyarınca İçtüzüğün TBMM’nin çalışma usul ve esaslarını düzenleyen bir yasama belgesi olduğunu, dolayısıyla Anayasa m.148’de öngörülen denetim yetkisinin ancak bu tür bir içeriğe sahip düzenlemeleri kapsadığını, sonuç olarak yalnızca TBMM’nin çalışma usul ve esaslarını içeren parlamento kararları kapsamında eylemli İçtüzük değişikliği nitelendirilmesinin yapılabileceğini ve işin esasının incelenebileceğini, bu suretle verilen kararların “daha güçlü bir anayasal zemine” oturduğunu ifade etmiştir.[5]
Böylece Yüksek Mahkeme; eylemli İçtüzük değişikliği iddiasıyla iptal davasına konu edilen TBMM kararları arasında bir ayırıma giderek, içerik itibarıyla TBMM’nin çalışma usul ve esaslarına ilişkin olan kararların anayasa uygunluk denetimine tabi olacağı, içerik itibarıyla TBMM’nin çalışma usul ve esaslarına ilişkin olmayan kararların ise eylemli İçtüzük değişikliği olarak nitelendirilemeyeceği ve denetime konu yapılamayacağı kanaatine ulaşmıştır. AYM’ye göre; bu ayırım yapılmazsa, Anayasa tarafından AYM’nin denetimi dışında tutulmuş olan parlamento kararlarının tamamının şekil yönünden denetimi mümkün hale gelebilecek, bu ise Anayasa m.6/3’de yer alan “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne aykırılığa yol açacaktır.[6]
Bu açıklamalar ışığında AYM; iptal davasına konu kararın, “TBMM’ye Anayasa’nın 159. maddesi kapsamında verilmiş HSK üyelerinden bir kısmının seçimi görevinin yerine getirilmesine ilişkin” olduğu ve “içeriği itibarıyla Meclisin çalışma usul ve esaslarına yönelik herhangi bir düzenleme” içermediği gerekçesiyle, iptal talebinin görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiştir.[7]
Genel Kurulun görevsizlik kararı 11 oyla alınmışsa da 4 üye farklı gerekçeyle bu karara katılmıştır. Dolayısıyla kararda ortaya koyulan “yeni yaklaşım” yalnızca 7 üye tarafından benimsenmiştir. Farklı gerekçe sunan üyeler özetle, iptali talep edilen TBMM kararının bir İçtüzük düzenlemesi olmaması nedeniyle iptal davasının kararın içeriğine ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın reddedilmesi gerektiğini; zira AYM’nin, İçtüzük değişikliği veya İçtüzük kuralı ihdası niteliğinde olmayan Meclis kararını hiçbir koşulda esastan inceleyemeyeceğini, Anayasa ile yetkilendirilmediği bir hususta karar veremeyeceğini savunmuşlardır. Eylemli İçtüzük değişikliği içtihadına kategorik olarak karşı çıkan bu görüşün aksini savunan 4 muhalif üye ise özetle, AYM’nin önceki kararlarındaki yaklaşımın devam ettirilmesi gerektiğini, adı ve şekli İçtüzük değişikliği olmamakla birlikte İçtüzük değişikliği ile aynı etkiye sahip ve aynı sonucu doğuran TBMM kararlarının anayasallık denetiminin mümkün ve gerekli olduğunu, aksi yöndeki kabulün “Anayasanın üstünlüğü” ve “hukuk devleti” ilkelerine aykırılık teşkil edeceğini, normlar hiyerarşisini işlevsiz bırakacağını dile getirmiştir.
IV. Karara İlişkin Görüşler ve Değerlendirme
AYM’nin........