ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDAKİ MESAİ PROBLEMİ: GÖRÜNMEYEN EMEK
Türkiye’de özel öğretim kurumları, özellikle dershaneler, uzun süredir “esnek çalışma” söylemi altında yürütülen ancak fiiliyatta emeğin sistematik biçimde sömürüldüğü alanlara dönüşmüştür. Özel eğitim kurumlarında çalışan temsili bir rehber öğretmeni baz alarak konuyu açıklamaya çalışalım. Rehber öğretmenler bu yapının en görünmez fakat en fazla yük taşıyan unsurlarından biridir. Sorun yalnızca uzun çalışma saatleri değil; bu saatlerin hukuken karşılıksız, sosyolojik olarak güvencesiz ve insani açıdan yıpratıcı olmasıdır.
1. Sosyolojik Perspektif: “Eğitim Fabrikası”, Duygusal Emek ve Prekaryalaşma
Sosyolojik açıdan dershaneler, Pierre Bourdieu’nun kültürel sermaye kavramının bütünüyle piyasalaştığı mekânlar haline gelmiştir. Rehber öğretmen, bu sistemde yalnızca bir eğitimci değildir; aynı zamanda kayıt süreçlerinde satış temsilcisi, veli ilişkilerinde halkla ilişkiler uzmanı, öğrenciyle bire bir çalışmalarda ise psikolojik destek sağlayıcısı rolünü üstlenmektedir.
Bu çoklu rol yükü, literatürde “duygusal emek” kavramıyla açıklanır. Rehber öğretmenler; veli baskısını, öğrenci kaygısını ve kurumun ticari beklentilerini aynı anda yönetmeye zorlanmakta; mesai saatleri dışında gelen telefonlar, hafta sonu yapılan deneme sınavları ve tercih dönemleriyle birlikte iş–özel yaşam sınırı fiilen ortadan kalkmaktadır.
Bu tablo, eğitimli profesyonellerin güvencesiz, uzun saatler çalışan bir sınıfa dönüşmesini ifade eden prekaryalaşma olgusunun tipik bir örneğidir. Öğretmenlik mesleğinin “kutsallığı”na yapılan vurgu ise çoğu zaman bu ağır koşulları meşrulaştıran ideolojik bir perde işlevi görmektedir.
2. Somut Çalışma Süreleri ve Fazla Mesai Gerçeği
Yapılan araştırmalara........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel