MÜTEAHHİDİN İŞİ YARIM BIRAKMASI/İSKAN ALMADAN GİTMESİ DURUMUNDA NAMA İFA (YARGI KARARLARIYLA)
NAMA İFA
Nama İfa’ya Giriş
Nama ifa, yüklenicinin yapma borcunu gereği gibi yerine getirmemesi hâlinde iş sahibine tanınan en etkin tamamlama yetkisidir. Borçlar hukukunda bu kurum, ifanın alternatifi değil, onun devamıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun 113. ve 125. maddeleri uyarınca nama ifa, aynen ifanın özel bir biçimi olarak düzenlenmiş; Yargıtay ise kararlarında bu yetkiyi “sözleşmenin onarım gücü” şeklinde yorumlamıştır.
İş sahibine, yüklenicinin temerrüdü sabit olduğunda ve sözleşme henüz sona ermemişken tanınan bu hak, hakkın kötüye kullanılmasına dönüşmeyecek ölçüde geniştir. Dürüstlük kuralı, masrafın makullüğü ve hakkaniyet sınırları, bu mekanizmanın doğal frenleridir. Eksik ve ayıplı işler bilirkişi incelemesiyle kalem kalem belirlenir; giderler güncel rayiçlere göre hesaplanır; gerekli hâllerde yükleniciye ait bağımsız bölümlerin satışıyla masraflar karşılanır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 22.01.2019, E.2018/1868, K.2019/272 sayılı kararında nama ifanın tanımını şu şekilde yapmıştır:
“Nama ifa davası, yüklenicinin nam ve hesabına, iş sahibinin bizzat tamamlaması veya başka bir yükleniciye tamamlattırılması demektir.”
Yargıtay içtihatları, nama ifayı bir yaptırım değil, taraflar arasındaki sözleşme dengesini koruyan hukuki bir tamamlama aracı olarak sistematikleştirmiştir. Bu çerçevede, kurumun uygulanabilmesi; sözleşmenin yürürlükte olması, yüklenicinin temerrüde düşmesi ve borcun yapma borcu niteliğinde bulunması koşullarına bağlanmıştır.
Nama İfa Talep Edilemeyecek Haller
Nama ifa hakkı, yüklenicinin sözleşmeye aykırı davrandığı veya işin ayıplı olacağının anlaşıldığı durumlarda iş sahibine işi üçüncü kişiye tamamlattırma imkânı verir. Ancak bu hak her koşulda kullanılamaz; bazı hâllerde nama ifa hem fiilen hem de hukuken mümkün değildir.
1. Üçüncü Kişi Tarafından Düzeltilmesi Mümkün Olmayan Haller
TBK m. 473/2 uyarınca nama ifa istenebilmesi için işin başka bir yüklenici tarafından yapılabilir nitelikte olması gerekir. Eğer sözleşmeye aykırılık ya da ayıp, yapının teknik olarak artık onarılmasını imkânsız hâle getirmişse, yani objektif imkânsızlık doğmuşsa, iş sahibinin üçüncü kişiye tamamlattırma hakkı ortadan kalkar.
Örneğin, yapının taşıyıcı sistemi hatalı inşa edilmiş ve bu hata hiçbir şekilde düzeltilemeyecek nitelikteyse, artık ne ilk yüklenici ne de başka biri bu yapıyı sözleşmeye uygun hâle getiremez. Bu durumda iş sahibi, TBK m. 473/2 kapsamında nama ifa isteyemez.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 17.05.2004, E.2003/5515, K.2004/2738, bu gibi hâllerde edimin artık hiç kimse tarafından yerine getirilemeyeceğini “objektif imkânsızlık” olarak değerlendirmekte ve nama ifaya izin verilmesinin mümkün olmadığını kabul etmektedir.
Buna karşılık, yalnızca yüklenicinin kişisel sebeplerle işi yapamayacak hâle gelmesi gibi durumlarda sübjektif imkânsızlık söz konusudur. Bu durumda iş başka bir yüklenici tarafından tamamlanabileceği için nama ifa hakkı kullanılabilir.
2. Aşırı Masraf Gerektiren Haller
Nama ifanın temel amacı, işin sözleşmeye uygun hâle getirilmesidir; ancak bu aşırı masraf doğuruyorsa, artık bu yol makul kabul edilmez. TBK m. 475’te yer alan “aşırı masraf” ölçütü burada da kıyasen uygulanır. Yani, mevcut hatayı gidermek için yapılacak gider, eserin iş sahibine sağlayacağı yararla karşılaştırıldığında orantısız derecede yüksekse, nama ifa talep edilemez.
Bu durumda iş sahibinin başvurabileceği yol, TBK m. 125 çerçevesinde sözleşmeyi feshedip uğradığı zararı talep etmektir.
3. İnşaatın Baştan Yaptırılmasının Gerektiği Haller
Nama ifa hakkı, kural olarak eksik veya ayıplı işlerin üçüncü kişiye tamamlattırılmasına ilişkindir. Fakat inşaatın baştan yaptırılmasını gerektiren durumlarda artık ortada “onarım” değil, yeni bir eser yapımı vardır. Bu da TBK m. 473/2’nin amacını aşar.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 16.10.2003, E.2003/1771, K.2003/4842 sayılı kararında şöyle demiştir:
“ seviyesindeki bir inşaatta ne eksik işlerin tamamlanmasından ne de eserin bir bütün olarak yapılmasından söz edilebilir. Böyle bir durumda nama ifa bedeli talep edilemez.”
Dolayısıyla, inşaatın büyük kısmı tamamlanmamışsa veya binanın tamamen yıkılıp yeniden yapılması gerekiyorsa, nama ifa hakkı kullanılamaz; iş sahibi ancak sözleşmeyi feshedip zararın tazminini isteyebilir.
NAMA İFA ŞARTLARI
1. Yapma Borcunun Varlığı
Nama ifa hakkı, yalnızca yapma borçları bakımından tanınmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 113/1. maddesi, “Yapma borcunu borçlu yerine getirmezse, alacaklı, giderleri borçluya ait olmak üzere, edimin kendisi veya üçüncü bir kişi tarafından yapılmasına izin verilmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm, nama ifanın temel şartını açık biçimde ortaya koyar: Edim, bizzat yerine getirilmesi gereken bir yapma borcu olmalıdır. Ancak her inşaat sözleşmesi aynı nitelikte değildir. Bazı sözleşmelerde eseri meydana getirme borcuna ek olarak, yan edimler de yer alır. Bu yan edimler –örneğin yapı ruhsatının alınması, SGK primlerinin ödenmesi, yapı denetim hizmet bedelinin karşılanması gibi– işin tamamlayıcı unsurları olup, Yargıtay tarafından yapma borcu kapsamında değerlendirilmiştir.
Yapma Borcunun Kapsamı (neler istenir?)
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 28.03.2017, E.2016/6308, K.2017/967: “Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde yalnızca eksik inşaatın tamamlanması değil, sözleşme gereğince yüklenicinin yapması gereken tüm işlerin masrafı yükleniciye ait olmak üzere iş sahibi tarafından yapılmasına karar verilebilir.”
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 03.06.2013, E.2013/1127, K.2013/3560: “Nama ifa talebinin kabulü için; (a) sözleşmenin yürürlükte olması, (b) yüklenicinin borçlu temerrüdüne düşmüş bulunması, (c) borcun yapma borcu niteliği taşıması gerekir. Yapma borcu bulunmayan işler için nama ifa talep edilemez.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 22.02.2022, E.2019/303, K.2022/180: “Nama ifaya izin, taraflar arasındaki sözleşmeye dayanılarak istenebilir. Bu nedenle yalnızca yapma borçları için mümkündür. Verme borçları yönünden nama ifa talep edilemez.”
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 03.07.2018, E.2015/9765, K.2018/3903: “TBK m.113 yalnızca yapma borçları için uygulanabilir. Verme borçlarına ilişkin talepler, nama ifa kapsamında değerlendirilemez.”
Sonuç olarak, nama ifanın hukuki dayanağı yalnızca yapma borçlarında mevcuttur. İnşaat hukukunda bu, yüklenicinin işin teknik ve fiziksel icrasına ilişkin borçlarını kapsar. Verme veya kaçınma borçları (para ödeme yahut belirli bir davranıştan kaçınma) nama ifanın kapsamı dışındadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 02.07.2020, E.2019/3093, K.2020/2026 Arsa sahipleri yalnızca kendi bağımsız bölümlerindeki eksik işler için nama ifa talep edebilir; müteahhide düşen bağımsız bölümler hakkında bu yönde bir talepte bulunulamaz.
Nama ifa bedelleri avans niteliğindedir; bu nedenle bu bedellere faiz işletilemez. Çünkü iş sahibine verilen tutar, eksik veya kusurlu işlerin tamamlanması için geçici bir ödemedir; harcanmayan kısım iade edilir, eksik kalırsa fark istenebilir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 05.07.2018, E.2018/8744, K.2018/4014 sayılı kararında bu hususu açıkça belirtmiştir.
TBK m.113’teki “yapma borcu” kavramı, yalnızca eksik işlerin tamamlanmasıyla sınırlı değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 22.02.2022, E.2019/303, K.2022/180 Giderler depo edilmezse, yükleniciye ait bağımsız bölümlerin hükme en yakın rayiçle satışı ve giderlerin buradan karşılanması gerekir.
Yapı Denetim Masrafları
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 28.03.2017 tarihli ve E.2016/6308, K.2017/967 sayılı kararında, yapı denetim bedelini yüklenicinin yapma borcu kapsamında değerlendirmiştir. Karara göre, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenici yalnızca binayı tamamlamakla değil, inşa sürecinin gerektirdiği bütün işlemleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bu nedenle yapı denetim ücretinin ödenmesi, masrafı yükleniciye ait olmak üzere arsa sahibine bırakılabilir.
Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 22.02.2022 tarihli ve E.2019/303, K.2022/180 sayılı kararında farklı bir sonuca ulaşmıştır. Kurula göre, yapı denetim hizmet bedeli sözleşmeden değil, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’dan doğan bir yükümlülüktür. Bu bedel, yapı sahibinin kanun gereği ödemek zorunda olduğu bir gider olup, yüklenicinin yapma borcunun tamamlayıcısı değildir. Kararda şu şekilde belirtilmiştir:
“Arsa sahiplerince yapı denetim şirketine yapılan ödeme, yüklenici namına değil, kendi nam ve hesaplarına yapılan bir ödemedir. Yapı denetim hizmet bedeli, nama ifa kapsamında değerlendirilemez.”
Sonuç olarak, yapı denetim masrafları nama ifa kapsamında değildir. Bu gider, inşaatın tamamlanması için yapılan bir onarım veya tamamlama harcaması değil, kanundan doğan zorunlu bir denetim bedelidir. Arsa sahipleri bu bedeli ödedikten sonra, ancak sözleşme ilişkisine dayanarak yükleniciye rücu talebinde bulunabilirler.
2. Yüklenicinin Teslim Borcunun Muaccel Olması
Nama ifaya başvurulabilmesi için yüklenicinin teslim borcunun muaccel hale gelmesi gerekir. Zira borç muaccel olmadan temerrüt gerçekleşmez; temerrüt olmadan da nama ifa talebi mümkün değildir. Muacceliyet, alacaklının ifayı talep edebileceği ve dava açabileceği anı ifade eder. Ancak borcun ifa edilebilir olmasıyla muaccel olması aynı şey değildir. Bir borç, fiilen ifa edilebilir olsa bile, vadesi gelmedikçe alacaklı ifayı talep edemez. İnşaat sözleşmelerinde teslim borcu, taraflarca belirlenen vade geldiğinde yahut vade belirlenmemişse işin niteliğine göre makul sürenin geçmesiyle muaccel hale gelir. TBK m.90, ifa zamanının kararlaştırılmamış olduğu hallerde borcun doğumuyla birlikte muaccel olacağını öngörse de, inşaat sözleşmeleri süreklilik arz eden borç ilişkileridir; bu nedenle muacceliyet, inşaatın tamamlanabileceği makul sürenin sonunda doğar. Taraflar genellikle teslim vadesini sözleşme kurulduğunda belirler. Bu vade, belirli bir tarih olabileceği gibi, yapı ruhsatının alınması gibi bir olaya da bağlanabilir. Böyle bir durumda, olaya bağlı sürenin bitimiyle teslim borcu muaccel hale gelir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 03.07.2012, E.2012/700, K.2012/5042: “İnşaat süresinin ruhsat tarihinden itibaren başlayacağı kararlaştırılmış, ancak ruhsatın alınma süresi belirlenmemişse, ruhsatın makul sürede alınması gerekir. Bu sürenin geçmesiyle yüklenici temerrüde düşer.”
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi,........© Hukuki Haber





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein