YARGI PAKETLERİ KAPSAMINDA “AF BENZERİ” DÜZENLEMELERİN DEPREM SUÇLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ: CEZA ADALETİNİN AŞINMASI SORUNU

Giriş

Türkiye’de deprem sonrası yürütülen ceza soruşturmaları, yalnızca bireysel kusur değerlendirmesi yapılan dosyalar değil; ceza adalet sisteminin yaşam hakkını ne ölçüde koruyabildiğini gösteren yapısal bir sınamadır. Yıkılan yapıların büyük bölümünün yeni tarihli ve ruhsatlı olması, depremi “mücbir sebep” olmaktan çıkararak, yapı üretim sürecindeki aktörlerin hukuki ve cezai sorumluluğunu tartışmanın merkezine yerleştirmiştir. Bu bağlamda, deprem suçlarının yargı paketleri kapsamında ele alınması ve af ya da af benzeri sonuçlar doğurabilecek düzenlemelere konu edilmesi, ceza hukukunun temel ilkeleri bakımından ciddi anayasal sorunlar doğurmaktadır.

I. Deprem Suçlarında Müteahhitlerin Cezai Sorumluluğu

Deprem davalarında müteahhitlerin sorumluluğu çoğunlukla TCK m.85 ve 89 kapsamında taksirle öldürme ve yaralama suçları çerçevesinde değerlendirilmektedir. Ancak deprem kuşağında yer alan bir ülkede, yapı güvenliği kurallarına aykırı davranışların “öngörülemez” kabul edilmesi mümkün değildir. Deprem yönetmeliklerine aykırı inşaat, eksik donatı, niteliksiz beton kullanımı veya projeye aykırı yapılaşma gibi fiiller, neticenin öngörüldüğünü; buna rağmen ekonomik saiklerle hareket edildiğini göstermektedir. Bu yönüyle deprem suçları, sıradan taksir suçlarıyla aynı kategoriye indirgenemez.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kusurun belirlenmesinde fail, fiil, mağdur ve toplum etkisinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin içtihadı da deprem dosyalarında daha ağır bir kusur değerlendirmesini........

© Hukuki Haber