Süreyya Ağaoğlu, Türkiye'nin ilk kadın avukatı olup; 1924-1925 ders yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra Ankara'ya ailesinin yanına döner. Bir arkadaşıyla birlikte Adalet Bakanlığı'nda staja başlar. Ancak stajları devam ederken bu iki arkadaş, zaman içerisinde bir sorunla karşılaşırlar. Her şey tamam ama öğleyin yemeklerini nerede yiyeceklerdir? Evleri bakanlığa çok uzaktır, bu sebeple evlerine gidemezler. Lokantaya da gidemezler. Zira o dönemde kadınların lokantaya gittiği nerede görülmüştür? Aslında o günlerde Ankara'da yemek yiyebilecekleri bir lokanta vardır, hatta bu lokantanın adı da İstanbul Lokantası'dır. Ancak sadece milletvekillerinin yemek yediği bu lokantaya, kadınlar nasıl girecek ve nasıl yemek yiyecektir? Böylesi bir durum, görülmüş şey değildir.
Türkiye'nin ilk kadın stajyer avukatları, öğle yemeklerini, bir süre için peynir ekmek yiyerek geçiştirirler. Ancak sonunda dayanamazlar. Konu, dönemin basın yayın genel müdürü olan babası Ahmet Ağaoğlu'na açılır ve babasına giden Süreyya Ağaoğlu, öğle yemeklerini İstanbul Lokantası'nda yiyebilmek için babasından izin ister. Ahmet Ağaoğlu, başlangıçta bunda bir sakınca görmez ve bu izin istemini onaylar. Bunun üzerine iki stajyer avukat arkadaş, ertesi gün öğle yemeklerini yiyebilmek için birlikte İstanbul Lokantası'na giderler ve lokantanın küçük bir bölümüne geçerek güzel bir şekilde karınlarını doyururlar. Ancak onlar yemeklerini yerken, iki kadının lokantada yemek yemelerini uygun görmeyen lokantadaki erkekler, bu durumda hoşlanmazlar. Ahmet Ağaoğlu'nu ve kızı Süreyya'yı tanıdıkları için yüzlerine bir şey söyleyemeseler de arkalarından konuşurlar. Devamında homurdanmalar ve şikayetler yükselmeye başlar. Hem de öyle bir yükselir ki; yaşanan durum ve şikayetlenmeler, dönemin başbakanına kadar gider. Hatta şikayetler,........