I. KİŞİLİK
A. Yasal Düzenleme
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca; kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlamakta ve ölümle sona ermektedir.
B. Hak Ehliyetinin Başlangıcı
Hak ehliyeti bakımından önem arz eden husus, çocuğun sağ doğması olup; çocuk, sağ doğmak koşuluyla, hak ehliyetini ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde etmektedir. Bu husus da, çocuğun sağ doğması kaydıyla, hak ehliyetin başlangıcının ana rahmine düşme anına götürüldüğünün göstergesidir.
C. Hak Ehliyeti ve İspatı
Hukukumuzda hak ehliyetinin varlığı ya da yokluğu büyük önem taşımaktadır. Bu yönde bir tereddütün hasıl olması halinde, iddianın ispatı gerekmekte olup; bir hakkın kullanılması için bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin, iddiasını ispat etmesi zorunludur.
Yasal düzenlemeler uyarınca; doğum ve ölüm vakıaları, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispatlanmaktadır. Zira nüfus kayıtları, resmi kayıtlar olup; esas olan, resmi belgeler ve bilgilerle ispattır. Ancak nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılmaktaysa; gerçek durum, her türlü kanıtla ispat edilebilmektedir. Bu kapsamda yalnızca nüfus sicili kayıtları olarak sınırlandırılan delil türü, belirtilen kayıtların bulunmaması halinde, delil serbestisi haline dönüşmektedir.
II. ÖLÜM KARİNESİ
A. Ölümün Hak Ehliyetine Etkisi
Kişinin hak ehliyeti ölümle sona ermektedir. Ancak bazı hallerde, kişinin öldüğü, resmi belgelerle ve nüfus kayıtlarıyla sabit olmadığı gibi kişinin ölüp ölmediği dahi kesin olarak belli değildir. Ancak içinde bulunulan durum gereği, kişinin ölümüne kesin gözle bakılan durumun varlığı söz konusudur.
B. Yasal Düzenleme
4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 31. maddesi gereği; bir kimsenin, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolması halinde, cesedi bulunamamış olsa bile kişi, gerçekten ölmüş sayılmaktadır. Zira bu halde kişinin öldüğü kesin olmamakla birlikte ölümüne kesin gözle bakılmaktadır.
Ölüm karinesine verilebilecek örneklerden en önemlisi, uçak ya da helikopter kazası sonucu kazadan sağ kurtulan kimsenin olmaması ve yalnızca bir kişinin cesedine rastlanamaması ile o kişiden başkaca herkesin ölmüş olması ve o kişinin ölüp ölmediğinin bilinmemesi ile havadan hızla yere çakılan uçak/helikopterden sağ çıkmanın mümkün olmaması ve kişinin ölümüne kesin gözle bakılmasıdır.
C. Ölüm Karinesi İçin Yapılan Başvuru
Ölüm karinesinin işlerlik kazanabilmesi için ölümüne kesin gözle bakılan haller içinde kaybolan ve cesedi bulunamayan kimsenin eşi, altsoyu ve üstsoyu ile kardeşleri, bunların yokluğu halinde mirasçıları tarafından herhangi bir nüfus müdürlüğüne yazılı olarak başvurmaları gerekmektedir. Yapılan yazılı başvuru sırasında varsa, iddiayı kanıtlayacak nitelikte, ilgili makamlardan alınacak resmi belgelerin ya da olayın meydana geldiği yerdeki kurumlardan alınacak resmi belgelerin de dilekçeye eklenmesi zorunludur. Herhangi bir resmi belge verilmemişse, iddianın belgelendirilmesi gerekmekte ve istenmektedir. İspat halinde, kişi hakkında ölüm karinesi işlerlik kazanmaktadır.
D. Ölüm Kütüğüne Kayıt
1. Yasal Düzenleme
Ölüm kütüğü, Türk Medeni Kanun’un 43. maddesinde düzenleme alanı bulmakta ve ölümlere ilişkin bildirimler, ilgili kanun hükümlerine göre yapılmaktadır.
2. Ölü Kaydı Düşümü
Bir kimsenin, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde ortadan kaybolması halinde, cesedi bulunamamış olsa bile; o yerin en büyük mülkî amirinin (illerde valinin, ilçelerde kaymakamın) emriyle kütüğe ölü kaydı düşürülmektedir. Ancak her ilgili, bu kişinin ölü veya sağ olduğunun mahkemece tespitini dava edebilmektedir.
E. Ölüm Karinesinin Hukuki Sonuçları
Ölüm karinesi, ölümle aynı hukuki sonuçları doğurmaktadır. Tıpkı ölümde olduğu gibi kişinin mevcut evliliği sona ermekte ve yasal mirasçılar, miras paylarını alabilmektedir.
III. BİRLİKTE ÖLÜM KARİNESİ
A. Yasal Düzenleme ve İspat
Sağ olmanın ve ölümün ispatı bakımından, Medeni Kanun’un 29. maddesinde hüküm sevk edildiği görülmektedir. Bu kapsamda bir hakkın kullanılması için bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin, iddiasını ispat etmesi zorunluluk arz etmektedir. Sağ veya ölü olmanın başta evliliğin sona ermesi ve Miras Hukuku bakımından birden fazla ve çok yönlü hukuki sonuçları olduğundan, bir kimsenin sağ veya ölü olduğunun ispatı ve tespiti önemlidir.
B. Birlikte Ölüm Karinesi Hakkında Açıklamalarımız
Bazı zamanlarda, birden fazla kişinin ölmesine rağmen, kişilerden hangisinin önce ya da sonra öldüğü bilinmemektedir. Bu sebeple yasal düzenlemeyle, birden fazla kişiden hangisinin önce ya da sonra öldüğünün ispat edilemediği hallere ilişkin olarak hüküm sevk edilerek bu kişilerin hepsinin aynı anda ölmüş sayılacağı belirtilmiştir. Bu durum, birlikte ölüm karinesidir. Zira birden fazla kişinin öldüğü hallerde, ölüm anlarına ilişkin kesin bir tespit yoktur ve kimin kimden önce ya da sonra öldüğü belirlenememektedir. Bu hallerde kişiler aynı anda ölmüş sayılmaktadır. Bu tespit diğer bir deyişle somut bir olayda birlikte ölüm karinesinin kabulü, özellikle mirasçıların Miras Hukuku hakları bakımından büyük önem arz etmektedir.
Birlikte ölüm karinesine verilecek örneklerden biri; karı kocanın özel........