Hayat devam ederken yaşam koşulları, bizlere, sıklıkla çalışmamız gerektiğini ve para kazanma zorunluluğumuzu hatırlatmaktadır. Bu tespitimiz doğrudur. Elbette çalışmamızın tek sebebi para kazanmak değildir, ancak kazanç elde etmeyi istemek, en önemli sebepler arasındadır. Çalışmayı sevmek ve kendimizi geliştirmeyi istemek de ayrı birer sebep olarak karşımıza çıkabilmektedir. Lakin olaya evlilik açısından bakıldığında, işin rengi biraz değişmektedir. Bu sebeple hayata evlilik penceresinden baktığımızda, bakış açımızı da değiştirmemiz gerekmektedir.
Elbette hepimiz çalışmakta ve para kazanmaktayız ve bir şekilde herkesin yaşantısı, tek başına dahi olsa devam etmekte ve her birimiz, hayatımızı idame ettirmekte, kişisel ihtiyaçlarımızı satın almaktayız. Tüm bunları inkar edemeyiz. Ancak evlilikte önemli olan maddiyattan öte, maneviyattır; saygıdır, sevgidir, ilgidir; değer vermek ve değer görmek, değer gördüğünü bilmek, sevmek, sevmek kadar sevdiğini hissettirmek, sevildiğini bilmek ve bu sevgiye karşılık vermektir; duygu yoğunluğunu, duygu yoğunluğunun ortaya çıkardığı muhteşem sevgiyi ve hazzı birbirine hissettirebilmek ve birbirini mutlu etmeyi istemek, birlikte mutlu olmayı amaç edinmektir. Önemli olan; sevmek ve duygusal anlamda bir şeyler hissetmek kadar, bu duygu yoğunluğunu karşılıklı olarak yaşayabilmektir.
Hislerin söndürülmesi ve aşkı, duyguyu yaşamamak ya da yaşayamamak, ancak ve ancak ilişkiyi ve pek tabii evliliği bitirir. Duyguların paylaşılması ise, sevginin katlanarak devam etmesi ile sonuçta mutluluğa sebebiyet verir.
Evliliği ayakta tutan temel unsur ve hususlar; eşe değer vermek, kadir kıymet bilmek, eşi önemsemek, eşin (ve elbette çocukların) halini hatrını sormak, eşle paylaşımlarda bulunmak, (en önemlisi) yalnızca kağıt üzerinde atılan bir imza........