İcra ve İflas Hukukunda Borçlunun Rızai Satış Yetkisi (İİK m. 111/a) Üzerine Verilen Kararların Kanun Yolu Denetimi: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2025 Tarihli Kararı Işığında Bir Değerlendirme |
Giriş
Türk İcra ve İflas Hukuku, alacaklının tatminini sağlama zorunluluğu ile borçlunun malvarlığı değerlerinin korunması ve ekonomik mahvının önlenmesi arasındaki hassas dengeyi tesis etmeyi amaçlayan bir hukuk dalıdır. Cebri icra yoluyla paraya çevirme (satış) aşaması, bu dengenin en somut uygulama alanını teşkil etmektedir. Geleneksel açık artırma usulünün, hacizli malların çoğu zaman gerçek değerinin altında satılmasına yol açabilmesi ve sürecin hantallığı, kanun koyucuyu alternatif satış yöntemleri geliştirmeye sevk etmiştir. Bu arayışın bir sonucu olarak, 7343 sayılı Kanun ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na (İİK) eklenen 111/a maddesi, borçluya, belirli asgari şartlar altında, haczedilen malını kendi bulacağı bir alıcıya "rızaen" satma yetkisi tanımıştır [1] [2]. Bu düzenleme, icra hukukumuzda bir paradigma değişikliği olarak kabul edilmekte ve "cebri icra içinde rızai satış" şeklinde hibrit bir hukuki karakter arz etmektedir.
Ancak, her yeni hukuki müessese gibi, İİK m. 111/a da uygulamaya girdiği andan itibaren usul ve esas yönünden tartışmaları beraberinde getirmiştir. Özellikle bu madde kapsamında İcra Müdürlükleri tarafından verilen "yetki talebinin reddi" veya "satışın reddi" kararlarına karşı başvurulacak kanun yollarının açık olup olmadığı meselesi, Yargıtay daireleri arasında ve doktrinde ciddi görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Bu tartışmaların odağında, İİK’nın 363. ve 365. maddeleri çerçevesinde İcra Mahkemesi kararlarının "kesinlik" sınırları yer almaktadır [3].
Bu çalışmanın temel amacı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun (HGK) 2025/12-42 Esas ve 2025/592 Karar sayılı, içtihatları birleştirici nitelikteki güncel kararını merkeze alarak, İİK 111/a uygulamasının hukuki niteliğini ve bu kapsamda verilen kararların kanun yolu denetimine açıklığını teorik ve eleştirel bir perspektifle değerlendirmektir. İnceleme, bir icra iflas hukuku uygulayıcısının bakış açısıyla, mevcut uygulamanın doğurduğu hukuki sonuçlar ve olması gereken hukuk açısından değerlendirmeler içerecektir.
I. İİK 111/a Hükmünün Hukuki Çerçevesi ve Niteliği
A. Yasal Düzenlemenin Amacı ve Kapsamı
30 Kasım 2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanun ile İİK’ya eklenen 111/a maddesi, icra satış sisteminde köklü bir yenilik getirmiştir. Düzenlemenin temel amacı, hacizli malın daha yüksek bedelle satılmasını sağlayarak hem alacaklının alacağına daha hızlı ve tam kavuşmasını temin etmek hem de borçlunun malının değerinden satılmasını sağlayarak mülkiyet hakkını korumaktır [2].
İİK 111/a uyarınca, borçlu kıymet takdirinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine başvurarak malın satışı için kendisine yetki verilmesini talep edebilir. İcra müdürü, kıymet takdiri kesinleşmişse borçluya 15 günlük bir süre tanır. Borçlunun bu yetkiyi kullanabilmesi için, anlaştığı bedelin; malın muhammen bedelinin 'ı ile o mal üzerindeki rüçhanlı alacaklar toplamından (hangisi fazla ise) ve takip masraflarından az olmaması gerekmektedir [2].
B. Rızai Satışın Hibrit Karakteri
Doktrinde "rızaen satış" olarak adlandırılan bu kurum, hukuki niteliği itibarıyla ne tam bir özel hukuk sözleşmesi ne de klasik anlamda bir cebri icra ihalesidir. Borçlunun alıcıyı bulması ve bedelde anlaşması yönüyle Borçlar Hukuku prensiplerine yaklaşırken; satışın icra müdürünün gözetiminde yapılması, bedelin icra dosyasına yatırılması ve nihai olarak İcra Mahkemesi'nin "onay" kararı ile mülkiyetin geçmesi yönüyle Kamu Hukuku karakteri taşır [2]. Bu ikili yapı, özellikle sürecin herhangi bir aşamasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların hangi kanun yoluna tabi olacağı sorusunu gündeme getirmektedir.
II. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararının (2025/12-42 E.) Analizi
HGK önüne gelen uyuşmazlık, iflas etmiş bir şirketin (müflis) vekili tarafından yapılan rızai satış yetkisi talebinin İcra Müdürü tarafından reddedilmesi ve bu ret kararına karşı başvurulan kanun yollarının açıklığı üzerinedir [1].
A. Uyuşmazlığın Gelişimi
Somut olayda, Eskişehir 8. İcra Müdürlüğü dosyasında, borçlu/müflis şirketin vekili, İİK 111/a uyarınca taşınmazın satışı için yetki talep etmiştir. İcra Müdürü, borçlu şirketin iflasına karar verildiğini, iflasın açılmasıyla birlikte vekalet görevinin sona erdiğini ve tasarruf yetkisinin İflas İdaresine geçtiğini gerekçe göstererek talebi reddetmiştir [1].
Borçlu vekilinin bu işleme karşı yaptığı şikâyet üzerine Eskişehir 3. İcra Hukuk Mahkemesi, talebi hem iflas hukuku (İİK m. 191 gereğince müflisin........