Her söz ya bir penceredir ya da bir duvar

Her söz ya bir penceredir ya da bir duvar

Kendimi anlatmak, ifade etmek için uğraşırken bazen kelimeler içimde kayboluyor, bazen ben kelimelerin içinde kayboluyorum. Çoğunlukla ömrüm içimden geçen kelimeler içinde geçiyor.


Hangi kelimeyi seçersem ifade etmek istediklerim niyetimle uyumlu olur, diyalogda olduğum kişilere ifadelerim kullandığım bağlamla ulaşır diye kelimelerimi özenle seçiyorum.


Bazen, zihnim -tarif ederken zorlandığım bir biçimde- sanki sisli puslu bir dağdan dünyaya bakar gibi oluyor. Tam olarak hangi kelimeyi seçebileceğime dair zihinsel becerilerim ağır, puslu, bulanık bir halde oluyor.


Şiddetsiz İletişim Bir Yaşam Dili kitabının ilk sayfalarında Ruth Bebermeyer’in yazdığı bir şiir var. Şöyle yazıyor: “Her söz ya bir penceredir ya bir duvar.”


Niyetim, sözlerimle kalplerde pencere açmak. Aşılması zor duvarlarla dolu dünyadan özgürleşip kalpten kalbe bağ kurmak.


Bazen seçtiğim kelimelerle ya da karşımdakinin seçtiği kelimelerle, birimizin kendini mahkum gibi hissetmesi sonucu açığa çıkabiliyor, araya bir duvar giriyor. Birimizden birimiz kendini savunma halinde buluyor.


Bazen, seçtiğim kelimelerle ya da karşımdakinin seçtiği kelimelerle, birbirimize karşı bir merak ve anlayış hissi açığa çıkabiliyor, birbirimize doğru bir pencere açılıyor. Eşsiz bir manzaraya bakar gibi, sohbetin derinliklerinde buluşuluyor.



Kendimi ifade etmek için seçtiğim kelimeler benim sorumluluğum. Diyalogda olduğum kişinin nasıl anladığı onun sorumluluğu. Bu şekilde teknik gibi duran ifadeyi biraz daha açmak istiyorum. Çünkü böyle bir ifade “Ben böyleyim, sen yanlış anlıyorsan beni ilgilendirmez.” gibi bir algıya yol açabiliyor. Seçtiğim kelimeler benim sorumluluğum, nasıl algıldığı karşımdakinin sorumluluğu iken bir de aramızdaki bağlar var. Bu bağın kopmasını istiyorsam “Bana ne, beni ilgilendirmez,........

© HTHayat