menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne Latin alfabesi

36 30
previous day

“1 Kasım 1928 günü gelir. O gün Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM’yi açış konuşmasında milletvekillerinin tarihi bir karara imza atacağını söyler. Der ki “Uluslar ailesine aydın, yetişmiş büyük bir ulusun dili olarak elbette girecek olan Türkçeye bu yeni canlılığı kazandıracak olan Üçüncü BMM, yalnız ölümsüz Türk tarihinde değil, bütün insanlık tarihinde seçkin bir sima kalacaktır.”

“Öğleden sonra Meclis, yasa tasarısını görüşmeye başlar. O akşam, 'Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında' 1353 sayılı Yasa Meclis'ten oybirliği ile geçer. 3 Kasım’da Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girer.”

Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaduman Halıcı ile alfabe tarihimizi konuştuk.

Hocam izleyicilerimizin de bildiği gibi Latin harflerine dayalı bir Türk abecesinin kabul edilmesiyle gerçekleşen 1928 Harf Devrimi kültür tarihimizin en önemli atılımlarından biridir. Ben bu tarihten önceye dönmek istiyorum. Türkler tarih sahnesine çıktıktan sonra hangi alfabeleri kullandılar?

Hocam tarih boyunca Türkler geniş coğrafyalara yayılmıştır. Bulundukları yere, benimsedikleri dine göre de değişik alfabeler kullanmıştır. Yazı kavramı büyük olasılıkla Çin’den gelmiştir Türklere. Bilinen en eski Türk alfabesi Göktürklerin kullandığı alfabedir. Göktürler dönemine ait Orhun Yazıtları’nda kullanıldığı için bu isimle de anılır. Alfabe 38 işaretten oluşur. Dördü ünlü harfleri, 27’si tek ünsüzleri üçü çift ünsüzleri, 4’ü de hece işaretlerini gösterir. Dil arıdır.

Göktürklerden sonra biliyorsunuz Türk devleti olarak sahneye Uygurlar çıkar. Onlar, Soğut yazısının Türkçeye uyarlanmasıyla oluşan Uygur alfabesini kullanır. Bu alfabe sağdan sola yazılır. On sekiz harften oluşur. Harflerin yalnız üçü ünlüdür. Ünlüleri bakımından zengin olan Türkçeyi ifade etmekte yetersiz kalsa da Orta Asya’da uzun süre kullanılır. Bu iki alfabe dışında Türkler, Brahmi, Mani, Nasturi, Tibet, Çin ve Moğol Yazılarını da kullanmıştır. Karaman Türkleri ise Grek alfabesini kullanmıştır.

Peki hocam Arap Alfabesi nasıl girdi Türk devletlerine?

Uygurlardan sonra gelen Karahanlılar 960 yılında İslâm’ı kabul ettikten sonra, Uygur yazısını bırakıp Arap yazısını aldılar. Arapça olarak kaleme alınan ve 1073 tarihinde tamamlanan Dîvânü Lugâti’t-Türk Karahanlılar döneminde kaleme alınmıştır. Arap alfabesi, Latin alfabesi kullanan Kumanlar dışında, İslâmiyet’i kabul eden Türkler arasında Türk dili ve lehçeleri üzerinde egemenlik kurmaya başlar. Ancak Uygur alfabesi Arap alfabesi ile belirli bir süre daha yan yana yürür. Arap alfabesini kabul eden Türkler ona bazı harfler ekleyerek kendi dillerine uyarlamaya da çalışır. Eldeki verilere göre Türkçenin Arap alfabesiyle yazımının 11. Yüzyılda yaygınlık kazandığını söyleyebiliriz. Alfabeyi büyük tutuculukla kullanan Osmanlı Devleti’dir.

Peki Hocam Arap Alfabesini değiştirme ve uygulama düşüncesi Cumhuriyet’le birlikte mi başlar?

Hayır hocam. Bu sorunuza yanıt vermek için Arap alfabesi ile Türkçe arasındaki ilişkiye kısaca göz atmak gerekir. Dilbilimciler ve Türkologların üzerinde uzlaştığı konu Arap alfabesinin Türk dilini ifade etmekte yetersiz kaldığı saptamasıdır. Alfabenin Türkçenin ses yapısına uygun olmadığı, hatta bazı harflerin birden fazla sesi kodlaması nedeniyle okuma ve yazma problemi yarattığı vurgulanır. Arap harflerinin Türkçeyi yazmadaki yetersizliğini ilk vurgulayan 17. yüzyılda Kâtip Çelebi’dir. Arap harfleriyle birlikte Arapça - Farsça sözcük ve tamlamaların dile yerleşmesi ise daha büyük soruna dönüşür. Bu sorun Tanzimat aydınlarınca gündeme getirilir. Neden? Çünkü, onlar halkla iletişimi güçlendirme çabasında olmuştur. Bu nedenle aydınlar dil yanında abece ve yazım sorunlarını gündeme getirir. Amaçları yazı diliyle konuşma dili arasındaki ayrılığın kaldırılmasıdır. Zira yazı dili ile konuşma dili o kadar birbirinden ayrılmıştır ki aydınlar bile güçlük çeker anlamakta.

Hocam siz alfabenin iyileştirilmesinden bahsettiniz. Değiştirilmesi ne zaman düşünülüyor?

19. yüzyılın ortalarından itibaren alfabenin değiştirilmesi tartışmaları başlıyor. Tartışmaların temelinde Arapça ile Türkçe’nin farklı dil ailesinden geldikleri vurgusu var. Biliyorsunuz Arap dili Sami dil ailesine bağlı büklümlü bir dildir. Türkçe ise Altay dil ailesinden gelir ve eklemeli bir dildir. Bu yapısal ayrılık ise doğal olarak iki dilin gramer yapısını da birbirinden ayırır. Aslında bu yüzyılda da iyileştirme ve değiştirme istekleri yan yana yürür.

Alfabe sorununu derli toplu ortaya koyan ilk aydın Münif Efendi/Paşa’dır. 11 Mayıs 1862’de Cemiyet-i İlmiye-i Osmani’de/Osmanlı Bilim Cemiyeti’nde verdiği konferansta okuma-yazmayı kolaylaştırmak için alfabenin ıslah edilmesini ister. Arapçadaki harekeye dikkati çeker, Türkçede olmadığı için bir kelimenin altı türlü okunabileceğini örnekler. Arapça, Farsça kelimelerin ve özel isimlerin doğru yazılmadığına, okunamadığına işaret eder ve nihayet Avrupalılar Latin harfleriyle halka kısa sürede okuma yazma öğretiyor der.

Münif Paşa’dan yaklaşık on dört ay sonra Azeri Türklerinden Ahundzade Feth-Ali İstanbul’a gelir. Kiril ve Latin harflerinden hazırladığı yeni harf taslağını sadrazamlığa sunar. O, Müslümanlar arasında kullanılan Arap harflerinin okumaya uygun olmadığına, her kelimenin birkaç şekilde okunabileceğine, bu nedenle az sayıda okur-yazar yetiştirilebildiğine işaret eder. Arap harflerinin kullanılmasının dini bir yönün olmadığını da özellikle vurgular.

Onlar gibi düşünmeyenler de vardır. Örneğin Namık Kemal Türkçenin yapısına uymayan harflerin çıkarılarak Arap alfabesinin iyileştirilmesini yeterli görür. Gaspıralı İsmail Bey ise Türkler arasında ortak bir bağ oluşturduğunu söyleyerek değiştirilmesine karşı çıkar ancak o da iyileştirilmesi gerektiğini savunur.

Hocam II. Meşrutiyet dönemi özgürlüğüyle birlikte pek çok gelişmeye sahne olan bir dönem. Bu dönemde de alfabe tartışması sürüyor mu?

Evet hocam. Alfabe tartışmaları artarak sürüyor. Aslında tartışmayı körükleyen etken Arnavutluk’ta 2-8 Eylül 1909’da Latin alfabesinin kullanılmaya başlanması oluyor. Bu tarihten sonra Hüseyin Cahit, Celal Nuri, Abdullah Cevdet ve Kılıçzade Hakkı gibi aydınlar Arap alfabesinin iyileştirilmesi yerine köklü bir değişikliği savunmaya başlıyorlar. 1914’te Kılıçzade Hakkı ve Giritli Ahmet Saki’nin çıkardıkları Hürriyet-i Fikriye dergisindeki yazı dizisi Latin harfleri mutlaka alınmalıdır diyor. Makalelerin yazarı Mustafa isimli bir gençmiş. Özetle diyor ki ‘Hastalık ağırdır. Arap harpleri iyileştirilemez. Latin harfleri mutlaka alınmalıdır. Aksi takdirde Rumelide mahvedilen Türklük asıl yurdunda Anadolu’da da........

© HalkTV