Alevi örgütlerine açık çağrı! |
“Gelin canlar bir olalım
……
Özü öze bağlayalım
Sular gibi çağlayalım
Bir yürüyüş eyleyelim
Tevekkeltü taalallah”
Pir Sultan Abdal
Alevi toplumunun teslimiyet ile özerklik arasında kritik bir dönemeçte sıkıştırıldığı geçeğiyle yüz yüzeyiz.
Alevi örgütlülüğünün kendi geleceğini belirleyememesi durumunda, başkalarının (devletin ve siyasi iktidarın) planladığı bir geleceği yaşamak zorunda kalması kaçınılmazdır.
Bugün Alevi toplumu, tarihinin en kritik yol ayrımına gelmiş bulunuyor. Yıllardır "birlik" söylemiyle örtülen gerçeklerin artık gizlenemediği görülmelidir.
Son günlerde kamuoyuna sunulan iki belge (“Alevilerin Alevi Raporu” ve “Alevilerin Örgütlenme Manzarası Çalıştayı Sonuç Bildirisi”) bize sadece bir görüş ayrılığını değil, çok daha büyük bir gerçeği gösteriyor:
Alevi örgütlülüğü kendi içinden değil, tepeden tırnağa bölünüyor: Bölünmenin mimarı, siyasi iktidarla kurulan teslimiyet köprüsüdür!
Bir yanda devletle ve AKP-MHP iktidarı ile uyum içinde “makul temsil” olmayı hedefleyen bir çizgi; diğer yanda ise bu süreci, Alevi iradesini boğmayı hedefleyen, sinsice örülmüş bir “yumuşak kuşatma” olarak deşifre eden karşı tepki. Bu bir fikir farkı değil; Aleviliğin ruhu üzerindeki siyasi vesayet mücadelesidir!
Bazılarına göre devletin kurduğu Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı bir kazanımdır: “Devlet ilk kez Aleviliği resmen tanıdı.”
Gerçeğin soğuk yüzü ise şudur: Devlet, Aleviliği tanımadı; onu kendi rejiminin kafesine koydu! Buradaki tehdit sadece denetim altına alınmak değil, Hakk Muhammed Ali inancının siyasi iktidar tarafından yeniden tanımlanması ve köklerinden koparılmasıdır!
Alevi örgütlülüğü kritik bir........