Gelenekleşen yanlışlar ve Vahyin arındırıcı sesi
İnsanın hakikatten uzaklaşmasında çoğu zaman kötü niyet değil, bilmediği hâlde bildiğini sanan bir özgüven—literatürde “epistemik aşırı güven” (1) diye geçen o sinsi hâl—etkili olur. A‘râf 7/28’de bize gösterilen manzara da tam böyledir: Müşrikler çirkin bir fiille yüzleşince önce atalarına sığınıyor, sonra da yanlışlarını Allah’ın emri gibi sunabilecek bir cesarete bürünebiliyor. Bu yazıda söz konusu ayetten hareketle şu sorunun yanıtı aranacaktır: “İnsan, hangi noktada geleneğini hakikatin ölçüsüne dönüştürür ve hangi aşamada Allah adına konuşma haddini aşar?” Çıkarım basit ama çarpıcıdır: Kişi, bilmediği konuda kesin konuşmaya başladığında hem akla uygun hareket etmemiş olur hem inancını zedeler. Ayetin net hükmü ise şu gerçeğe işaret eder: “Allah, çirkin şeyleri emretmez.” Bu cümle, her devirde gönlümüzü ve zihnimizi arındırmamız gerektiğini hatırlatan güçlü bir uyarıdır.
Taklidin Kör Noktası
Çarşıda ve pazarda hiçbir şey giyinmeden dolaşmayı çirkin gören müşrikler, puta tapmak ve tavaf sırasında avret yerlerini açmak gibi kötü şeyler yaptıkları zaman âdeta onlara “Niçin böyle şeyler yaptınız?” denilmiş, onlar da fiillerini atalarıyla irtibatlandırdıklarında bu sefer de “Atalarınız onları niçin yapmış?” diye sorulmuştur: “Onlar çirkin bir şey yaptıkları zaman, ‘Atalarımızı bunun üzerinde bulduk ve bunu bize Allah emretti.’ derler. De ki: Şüphesiz Allah, çirkin........© Haksöz





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein