menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ümmet tasavvuruna ulusalcı itiraz

3 0
14.10.2025

Geçtiğimiz hafta sonu, İttihad-ul Ulema öncülüğünde Diyarbakır’da “İslami Kimliğimiz Üzerine Kurgulanan İdeolojik Girişimler” temasıyla 10. Âlimler Buluşması gerçekleştirildi. Buluşma, günümüz Müslüman toplumlarının karşı karşıya olduğu ideolojik krizleri ve bu krizlerin arkasındaki fikrî saldırıları masaya yatırması bakımından oldukça önemliydi.

Ümmet coğrafyasının farklı ülkelerinden kıymetli âlimlerin ve kanaat önderlerinin katılımıyla gerçekleştirilen programda, önemli konu ve başlıklar ele alındı. Aynı zamanda, sonuç bildirgesinde yer alan: “Âlimler, peygamberlerin varisleridir. Bu veraset; tebliğ ve irşadın ötesinde, inancı sapmalardan ve ahlaki yozlaşmadan korumak, ümmeti dinî ve dünyevî maslahatına yönlendirmek gibi sorumlulukları da kapsar.” Tespiti son derece önemlidir.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sosyal ve siyasi hayatın dışına itilmiş, çoğu zaman gayrimeşru ve illegal bir konuma zorlanmış olan âlimlerin ve medrese geleneğinin; kendi değerleri, irfan dünyaları, kökleri ve asli sorumluluk alanlarıyla yeniden bağ kurma çabası her türlü övgüyü ve desteği hak etmektedir.

Modernist bir zihniyetle ya da anakronik bir bakış açısıyla medreseleri ve bu kurumlarda verilen eğitimi eleştirmek elbette mümkündür. Ancak on yıllar boyunca her türlü baskı ve dışlanma politikalarına maruz kalmış bir kurumun, kırsal alanlara çekilerek zor şartlar altında varlığını sürdürmeyi başarmış olması bile son derece önemlidir.

Esasında âlimlere, medrese kurumuna ve bu kurumun tarihsel-geleneksel misyonuna yönelik rahatsızlık, yalnızca Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının kişisel tercihleriyle ilgili bir durum değildir. Bu tavır, bizatihi ulusalcı-modernist anlayışın tabii bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. On yıllardır içimizdeki devşirme zihinler, “terakki”, “aydınlanma”, “uluslaşma” ve “modernleşme” söylemleri üzerinden, bizi biz yapan tüm değerleri itibarsızlaştırmak ve toplumsal hafızadan silmek için yoğun bir çaba göstermiştir. Bu düşmanlık yalnızca âlimlere veya medreselere karşı değil; en temelde dine ve dinin toplumsal tezahürü olarak şekillenen bütün........

© Haksöz