Yeni gündeme uyanmak ya da yenilenmek

İslami faaliyetlere ilgimiz, sınırlı İslami veya dünyevi ama dağınık uğraşlarımız ve bizlerin de, siyasilerin de, medyanın da, dünyanın da gündemi 6 Ekim 2023 tarihinde ve öncesinde kaos içindeyken, âtıllaşmaya başlamışken, malayani hale gelmişken; 7 Ekim’de yepyeni bir gündeme uyandık.

İşgal altındaki Filistin İslam topraklarında sivil ve asker Siyonist yerleşimcilere daha doğrusu işgalcilere karşı Gazze’den düzenlenen 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu biz müslümanların da dünyanın da bir numaralı konusu, bir numaralı gündemi oldu. Yüzbinlerce, milyonlarca kişi, insan onurunu ve ölümü, küresel vesayetin iğrençliğini ve hayatın amacını tekrar hatırladı. Gazze’den yükselen tekbir nidaları birçok bölge ve ülkede küresel sistemi analiz kabiliyetini, İslam’ı öğrenme merak ve çabasını, Arap Baharı yani 2011 yılında başlayan Arap İntifadası’ndan sonra yeniden güçlendirdi.

7 Ekim Aksa Tufanı’nın amacı hem insani hem İslami idi. 7 Ekim operasyonu Gazze’deki ve Batı Şeria’daki ölümcül ambargoyu, Filistin İslam topraklarının işgalini ve Mescid-i Aksa’nın tutsaklığını yeniden müslümanların ve dünya vicdanının gündemine getirdi. Bu mesele yani işgal ve tutsaklık sadece Filistinlilerin, Arapların değil, İslamî şeâire bağlı olan bütün Müslümanların meselesi olduğunu hatırlattı.

7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu 83 günden beri, zorluklar karşısında nasıl sabredilip direnişin devam ettirileceği, esirlere nasıl davranılacağı hususunda İslam savaş hukuku çerçevesinde örneklik oluşturdu.

Bölgemizde Pakistan’dan Cezayir’e Türkiye’den Sudan’a kadar kapitalizm ve Modernite yani Batı medeniyeti, İslami uyanış ve bağımsızlık mücadelesi veren İslami hareketlere karşı İsrail’i bir kontrol üssü olarak görmektedir. 7 Ekim operasyonundan sonra I. Dünya Savaşı akabinde İngiliz mandası haline getirilen Filistin topraklarında kurulan, teknolojik üstünlük olarak dünyanın 4. büyük ordusu haline getirilen Siyonist İsrail devleti, ABD’nin ve diğer sömürgeci kapitalist devletlerin teşvik ve desteği ile dijital canlı yayınlarda izlediğimiz gibi Gazze’de kısmen de Batı Şeria’da büyük yıkım ve katliamlara başladı.

83 gündür ABD’nin ve Batı’nın silah stoklarından verilen bombalarla Gazze bölgesine atılan bomba miktarı 50 bin tonu aştı. Bu miktar II. Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından 5 kat daha fazla tahrip gücüne sahip. Katil İsrail eliyle ABD’si de Koalisyon güçleri de Ashab-ı Uhdud olmuş; Gazze çukurunda insanlarımızı 83 günden beri kadın-çocuk-yaşlı demeden öldürüyor, yakıyor. Ama İstanbul Boğazı’nın çevresindeki 2-3 ilçesi kadar yer tutan ve yerle bir edilen Gazze’de, Siyonist rejim ve ABD’nin kurmay aklı hakimiyet kuramadı ve hergün işgalci askerlerin ölüleri ve zayiatları artıyor.

Biz Gazze’deki dünya müstekbirlerine / istikbarına karşı yürütülen bu şanlı direnişe duygusal abartılardan sıyrılarak İslami ilkeler düzeyinde yaklaşmanın yanında, müslümanların ve dünyanın 83 günden bu yana gündemini belirleyen bu direnişe, bizlere ve insanlığa ne kazandırdığı açısından da bakmamız gerekir:

1. Gazze direnişi ve Aksa Tufanı Operasyonu en başta müslümanlar için insanlığı, kulluk bilincini, ölümü, cihadı ve Kur’ani nassları, Resulullah (s)’ın ve “sıddık, şüheda, salih” arkadaşlarının sünnetini hatırlatmak açısından sarsıcı bir uyarı oldu. Bizleri ataletten kurtardı. Dayanışma ve mücadele bilincimizi besledi. İman edenleri yeniden Allah’a, Resule ve Kitab’a imanlarını artıran ve ortak gündemlere yönelten kalp intifadalarını artırdı. Muhafazakâr dindarlar, bu süreçte kavramsal boyutuyla da gelecek tasavvuruyla da İslamlaşmaya başladı.

2. Filistin İslam topraklarındaki Siyonist işgale karşı İhvan-ı Müslimin’in bağrından doğan ve 1987’de Filistin’de kurulan HAMAS Örgütünün ödünsüz mücadelesi bugün Arapçılığa, Sosyalizme ve FKÖ’nün laik Ulusal Misak’ına dayanan fıtrata ve ümmet........

© Haksöz