Gazze’nin çocukları ve Aaron’un vicdan intifadası

Gazze’de küresel kapitalizmin teşviki ve desteği ile en çok anne karnındaki veya bir-iki yaşındaki küçük çocuklar öldürülüyor ya da abluka nedeniyle açlıktan veya ilaçsızlık nedeniyle ölüyorlar. Gazze’de geçtiğimiz 4 ay içinde 12 bini aşkın çocuk ağır ve yakıcı bombardıman altında katledildi. Vücudu parçalanan veya enkaz altında ezilen çocukların naaşı tanınsın diye Gazzeli çocukların kollarına hayattayken isimleri yazılıyor. Yani Gazze’de ölüme en yakın olan çocuklar. Oysa bu çocuklar silah tutmuyorlar veya silah tutma yaşında değiller. Onlar fıtratı, onlar masumiyeti temsil ediyorlar.

Kıyamet vakıasından sonra Haşr günü masumiyeti temsil eden çocukların öldürülmesinin hesabı sorulacağı, “Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda” (81/8-9) mealî ifadeleriyle bu zalimlere hesap sorulacağı hatırlatılıyor.

Kasas sûresinde belirtildiğine göre de (28/4) zorbalığa kalkışan Firavun da Mısır’da hakimiyeti altında tuttuğu Yakup(a)’ın soyu İsrailoğullarına zulmediyor ve onlardan yeni doğan erkek çocuklarını öldürtüyordu. Zira kahinlere göre, Firavun sisteminde zikredilen müstezaf topluluğun içinden kurtarıcı erkek bir çocuğun dünyaya geleceğinden korkuluyordu. Araf sûresinde belirtildiği üzere daha sonra da Firavun kavminin önde gelenleri (meleler) Musa ve kavminin o topraklar içinde Firavuna ve ilahlarına itaati terk edecekleri korkusu içinde onların erkek çocuklarını öldürme eylemine yöneliyordu (7 / 127).

İsrail denilen taşeron devlet, Filistin toprakları üzerinde yani ümmet coğrafyasının tam ortasında İslami uyanışa set olması ve emperyalist vesayetten yani küresel vesayet düzeninden kurtulmaya çalışan Müslüman halkların yöneticilerini korkutması amacıyla küresel kapitalist hakim güçler adına 1947 yılında kurulmuş, nükleer silahlarla da donatılmış öncü bir lejyoner güçtür. Batılı paradigmanın emelleri için İsrail devletinin çeteci, işgalci, katliamcı icraatlarına Batılı iktidar sahipleri tarafından göz yumulmaktadır. Katliam ve zorbalıklarına göz yumularak motive edilen siyonizmin devleti, ABD’nin, AB’nin ve örtülü olarak de Rusya, Çin, Hindistan gibi İslami uyanışa ve bilinçlenen Müslümanlara hasım olan güç odaklarının kullandığı kanlı bir maşadır. Böylece kapitalizmin Filistin’deki lejyoner gücü İsrail, kötü-işkenceci polisi oynarken; sahte insan hakları ve sınırlı yardım organizasyonları ile de kapitalist devletler iyi polisi oynamaktadırlar.

Oysa Filistin’de ve halkı müslüman olan ülkelerde bağımsızlaşma veya intifada ruhuna karşı olan Modernitenin iyi polisi de kötü polisi de veya iç ve dış lejyoner güçleri de var güçleriyle hakkın ve adaletin yani masumiyetin üstünü el birlik örtmek istiyorlar.

Masumiyet en başta fıtratla uyumluluğu ifade eder... “Fıtrat”, Rum sûresinde ed-din ile birlikte yönelinmesi belirtilendir (30/30). Fıtrat, insanın ilk yaratılış halidir; Yaratıcıyı birleyen; temiz olandan, haktan ve adaletten yana olan asli tabiattır. Araf sûresinde “ElestübirabbikumKalu bela” ayetinde zikredildiği gibi bu tabiat, hazır bilgiyi değil, Rabbimizi birlemeye, hak olan inanca ve nazil olan korunmuş vahye götürecek yaratılıştan elde ettiğimiz kabiliyet ve imkânları ifade eder (7-172). Mutezili, Maturidi alimlerle bazı Eş’ari, Şii rasih alimleri, İbn Teymiye ve sonraki Selefilerden rasih olanlar Yunan ve Hind felsefesindeki insanın yaratılışından önce ruhlar alemiyle ilgili gaybı bilmeye kalkan yaklaşımları rehber edinen “Bezm-i elest” kavramlaştırması peşindeki felsefik tasavvufi izahları atlayarak; insanın yaratılışında Allah’ın insan fıtratından misak almasını, insanın fıtratına inanma, hakka ve adalete yönelme yeteneğini yüklemesi olarak değerlendirmişlerdir. Bu özellik insan yaratılışındaki potansiyel bir güçtür. Rum sûresinde belirtildiği üzere bu özelliğimiz tarihi çevre şartlarını aşan evrensel bir özelliktir ve “Allah’ın yaratışında değişme olmaz!” (7-172) Zaten Sahiheyn’de Resulullah’tan aktarıldığına göre de “Her çocuk fıtrat üzere doğar.”

Bebeğin İslam fıtratı üzere doğması ilk yaratılışının temiz, saf, bozulmamış bir........

© Haksöz