Gazze özelinde yeni nesil gafletin küresel portresi: Her şeyi görüp hiçbir şeyi hissetmemek
Dünya hayatının özü, insana geçici hazlar sunan, maddeyi ve ona yüklenen anlamı cazip gösteren bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. İnsanın fıtratında taşıdığı arzularının hiçbir zaman doyuma ulaşamadığı yer olan dünya, tarih boyunca büyük yıkımlara sebep olan savaşlara sahne olmuştur. Farslar, Rumlar, Bizanslılar vb. birçok ulus, bu geçici hırsların peşinde yok oluşa sürüklenmişlerdir. Nitekim Rum Suresi’nde Rumlar ve Mecusiler arasında yaşanan savaş hakkında önemli bilgiler verilmektedir. Rumların yenildiği bölge ayette geçen “Edna” kelimesiyle ifade edilmekte, bu terim yalnızca coğrafi bir tanımlama değil aynı zamanda “arzın düşük yeri” anlamında dünyanın “düşük profiline” işaret etmektedir. Edna kelimesinin türevlerinden olan dünya kavramı, yeryüzündeki yaşamın edebi saadet yeri olmadığını net bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Topraktan yaratılan insana dünyada süslü ve cezbedici gösterilen geçici metalar vardır. İnsanı imtihan etmek için yaratan rabbimiz, ölümü ve hayatı bu gaye çerçevesinde tesis etmiştir. Allah, insana “akletme” yetisi vererek, bu geçici hayatın cazibesine kapılmamasını istemiştir. Kur’an’da “Sizi ondan yarattık ve yine ona iade edeceğiz” buyurulmaktadır. Bu bağlamda bütün kazanımlarımızın ve dünyada sunulan bütün nimetlerin ahirete oranla gerçek doygunluk hissi vermeyen geçici mutluluklar içerdiğini söylemek mümkündür. Fıtratının noksanlıklarından biri olan unutkanlık, insanın nefsi istek ve arzularının kıskacında asıl gerçekliğin background’u görmesini engellemektedir. Bu haleti ruhiye, insanı sanrılar aleminde akıl dışı bir yaşama ve bilinç kaybına sürüklemektedir. Gerçeklikten kopuş ile ortaya çıkan bilinçsizlik hali ise insanın hak ve hakikati unutmasına böylelikle kendi hayal dünyasında yarattığı dünyevi algılayışların kurbanı olmasına zemin hazırlamaktadır.
Gerçeklik algısını yitirmiş insan varoluşun özündeki manayı kaybetmiştir. Bu da Kur’an’ın ilk ifadesi olan “oku” emrini ıskalayıp dünyanın geçiciliğini unutturmuştur. Akli melekelerden ziyade geçici heveslerin etkisinde olan bu zihin, dünyaya dalıp giden insanı çepeçevre kuşatan bir illettir. Bu doğrultuda günümüz insanının çıkmazlarından biri de heva/heveslerini merkeze alarak geçici zevk ve konfor alanını korumaya çalışmasıdır. Nihai olarak bu şuursuzluk hali modern bir tabirle “duyarsızlaşma” hastalığının kökeni olarak ifade edilmektedir. İnsanlardaki bu duyarsızlık ve pasiflik durumu İslam literatüründe “Gaflet” kavramıyla izah edilmektedir.
“Gaflet” kelimesi ve türevleri sözlükte; “dalgınlık, ihtiyatsızlık, ihmal, endişesizlik içinde olmak, üzerinde işaret ve alamet bulunmamak, hayır umulmayıp şerrinden korkulmamak, kendisinde hayır bulunmamak, asaleti bilinmemek” gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Seyyid Şerif Cürcânî, gafleti “nefsin hoşuna giden şeye tabi olması” şeklinde tanımladıktan sonra, gafletin en basit şeklini vakti boşa geçirmek olarak tasnif etmektedir. Herhangi bir gaflet halinde olmak; ona aldırış etmemek, umursamamak anlamına gelmektedir. Kur’an’da bu kelimenin daha çok “bir........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein