Şişman ilacı

Aralarında gazetecilerin de olduğu birçok ünlünün birtakım kimyasal ilaçları sıklıkla kullanmaları, hatta şırıngayla bedenlerine enjekte etmeleri, bazen kullandıklarını gizlemeleri, sonra yakalanıp itiraf etmek zorunda kalmaları bütün dünyada tartışmalı bir konu. Elbette zayıflama iğneleri olarak bilinen GLP-1 ilaçlarından bahsediyorum. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de neredeyse bu iğneleri kullanmayan ünlü / zengin kalmadı. Popüler kültüre bu ilaçlardan birinin adına gönderme yapan “Zayıflama iğnesi suratlı” diye bir ifade bile yerleşti; aniden kilo kaybedip kafası bedenine göre kocaman kalan ve suratı belirgin bir şekilde eriyen insanlar için kullanılıyor.

Reform geçirmiş pek çok şişman gibi bizde de en son Ata Demirer de zayıflamanın sırrını sağlıklı yaşama, beslenmeye dikkat etmeye ve spora bağladı. Herhangi birini ikna edebildi mi bilmiyorum, ama hemen Demirer’in yüzüne bakıldığında suretine yeni yerleşmiş iğneden erimiş suratını görmemek mümkün değil.

Onunla bir dönem İstanbul’da bir fizyoterapistin müdavimi olmuştuk. İki şişman, bedenlerimizde taşıdığımız fazlalıklardan dolayı çektiğimiz sıkıntıyı çeşitli hareketler yaparak, yaptırarak ve ağrıyan yerlerimize elektrik verdirerek çözmeye çalışıyorduk. İkimiz de bugünden daha gençtik üstelik ve nasıl kilo vereceğimizi, ne yapmamız gerektiğini biliyorduk. Ama belli ki yapmıyorduk, yapamıyorduk. Bugün bahsettiği zayıflama formülünü o gün de uygulayabilir ve fizyoterapiye ihtiyacı kalmayabilirdi. Ama bugünle o günün farkı GLP-1 ilaçlarının henüz icat edilmemiş olmasıydı.

ÜNLÜLER VE ZENGİNLER

Birkaç sene önce pek çok şişmanla aynı anda New York Times gazetesinde mucize bir ilaca dair haber okudum. Klinik deneylerde ‘semaglutide’ olarak bilinen ve diyabet hastalarında kullanılan bir ilacın kilo vermeyi kolaylaştırdığının kanıtlandığını uzun uzun anlatıyordu haber. Kısa sürede gerekli mercilerden onay alıp piyasaya sürülecek olan bu ilaç göbeğe haftalık enjeksiyonlarla kullanılıyor, kullananların yüzde 10-15 oranında zayıflamasını sağlıyordu. İlacı bırakanlar verdikleri kiloları geri aldığından ömür boyu kullanmak zorunluydu.

Haber bir safsata ya da yalan çıkmadı. Onlarca yıl beklemek de gerekmedi. Hemen ardından Novo Nordisk onay aldı, ilacını piyasaya sürdü ve şişmanlığın tarihe karışacağı bir dönem resmen başladı. Ancak ilk başta hem talep çok, hem fiyatı yüksek, hem de stoklar sınırlıydı. Hatta diyabet hastalarındansa kilo vermek isteyenler talep ettiği, doktorlar da rahatlıkla reçete yazdığı için tedarik zincirinde sıkıntılar oluştu.

Bazı doktorlar ilacın keyfi olarak kullanılmasına karşı çıktı, diyabetlere öncelik tanıdı. ABD’deki sigortalar da ilacın maliyetini kilo verme amaçlı kullanıldığında karşılamadığı için cepten ödemek gerekti. Bu sayede zayıflama iğneleri rakipleri ayda bin doları bulan fiyat etiketleriyle zenginler ve ünlülerle özdeşti.

Gözümüzün önünde yavaş yavaş eskiden şişman bildiklerimizin mucizevi bir şekilde incelmeye başladığını gördük. Elon Musk, Sharon Osbourne gibi isimler bu iğneleri kullanarak zayıfladıklarını açık açık anlattılar. Osbourne mide bulantısı gibi korkunç yan etkilerin zayıflama karşılığında katlanılabilir bedeller olduğunu söyledi. Kardashian’lar hiçbir zaman bu iğneleri kullandıklarını itiraf etmediler ama Kim nasıl Marilyn Monroe’nun kıyafetine iki haftada sığabildi?

Amerikan televizyon tarihinin en büyük sunucusu Oprah Winfrey aynı zamanda Amerikan tarihinin en bilinen zayıflama hikayesidir. 80’lerde gündüz kuşağını yeniden icat ettiğinde yıllarca kilo problemlerini program malzemesi yaptı, Oprah’nın zayıflaması milli mesele oldu. Ancak hiçbir zaman tam olarak zayıflayamadı. Ta ki bu iğneleri kullanana kadar. Şimdi hayatı boyunca arzu ettiği incecik bir bele sahip.

Bu zayıflama dalgası öylesine yaygınlaştı ki “bedenleriyle barışık” (body positive) akımının öncülerinden eski şişmanlar Lizzo, Meghan Trainor, Amy Schumer gibi ünlüler incelince kilolarıyla barışık yaşamaya dair sözlerini yuttular. Hepsi, aslında hepimizin bildiği bir gerçeği ortaya koydu: Kilolarıyla barışık olmak büyük bir yalandır ve hiçbir şişman şişman olmaktan mutlu değildir. Halbuki tam da böyle bir temayı işleyen bir Netflix dizisi yayına girdiğinde bedenleriyle barışık hareketi boykot çağrısı yapmıştı.

DÜNYANIN BÜYÜK SORUNU

ABD için sıklıkla problem yaratıp, sonra o yarattığı problemi çözmek için uğraştığı söylenir. Obezite de yaygın olarak bir Amerikan fenomeni olarak bilinir. Dünyanın en fit insanlarının yaşadığı New York, yemek yemenin adeta suç sayıldığı Los Angeles gibi iki kıyı kenti dışında Amerika gerçekten de bir şişmanlar ülkesi olarak gözükür. Hastalıkla Mücadele Merkezi CDC’nin verilerine göre yetişkinlerde obezite oranı ABD genelinde yüzde 40 civarında.

Bu yüzde 40’ın hem kendi hayatlarında yapabilecekleri........

© Habertürk